24 Aralık 2009 Perşembe

2009 Ohannes Demokrasi Ödülleri

Absit reverentia vero

2009 BÜYÜK DEMOKRASİ ÖDÜLÜ



Askerlerin örgütlü suçlara karışmaları halinde sivil mahkemelerde yargılanabilmesine ilişkin düzenlemeleri içeren 5918 sayılı “Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun”a, “Temmuz’dur, sıcaktır, yazlık sitelerimize kaçalım, denize girip serinleyelim” dahi demeden canla başla karşı çıkan, vatanın ve milletin bekası için yasayı oybirliğiyle Anayasa Mahkemesi’ne taşıyan, rejimin yılmaz bekçileri Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri ile onların kutup yıldızı, yedinci ok, gönüllerin Korgenerali sayın Deniz Baykal, 2009 yılı “Büyük Demokrasi Ödülü”ne hak kazandılar. Vatan onlara her daim minnettardır. Kutlarız. Rahat!

Askerlerin Sivil Mahkemede Yargılanması Yürürlükte. bianet.org. 9 Temmuz 2009.
http://bianet.org/bianet/siyaset/115739-askerlerin-sivil-mahkemede-yargilanmasi-yururlukte
CHP oybirliğiyle yüksek mahkemeye gitti. CNNTürk. 13 Temmuz 2009.
http://www.cnnturk.com/2009/turkiye/07/13/chp.oybirligiyle.yuksek.mahkemeye.gitti/534489.0/index.html



2009 İNSAN HAKLARI ÖDÜLÜ



1 Mayıs öncesi “sen işçisin, işçi kal / efendi ol, evde kal” uyarılarını göz ardı ederek, İşçi Bayramını kutlamak bahanesiyle, üstelik güle oynaya Taksim’e çıkmak isteyen işçilere, önce meydanda “gün”lerini yılmadan ve yorulmadan “meydan dayağı” geleneğiyle gösterme inceliğinde bulunan, daha sonra Hazreti Ömer adaletiyle, Şişli Etfal Hastanesine kaldırılanlar da dahil, hiçbirini mahrum etmeksizin (hani hep bahsi geçen) demokratik açılımı gaz bombaları marifetiyle tattırma nezaketini gösteren kahraman Polis Teşkilatımız; Aralık ayında da, barışçıl eylemlerle haklarını aramak üzere memleketimizin alt-üst geçitleriyle ünlü biricik başkentine gelerek gösteri yapmaya cüret eden TEKEL işçilerinin önce biber gazı ile analarını ve vekillerini ağlattı, bazılarını felç kalma riski yaratacak derecede coplayarak onlardan geleneksel devlet şefkatini esirgemedi ve hatta başkentimizde deniz olmamasına rağmen, insanüstü gayret göstererek Atatürk’ün Yunan’ı İzmir’de denize dökmesi misali, alayını suya dökme başarısını gösterdi. Medar-ı iftiharımız Polis Teşkilatımız, AB standartlarını yakalamış olduğunu, kullandıkları son teknoloji cop, panzer ve gaz bombalarıyla göstererek milletçe göğsümüzü kabartmakla kalmadı; 2009’da “İşçi Saçılımı” ile bu ödüle de hak kazandı. İçişleri Bakanımız sayın Beşir Atalay nezlinde, AB yolunda koşar adım ilerleyen siviller sivili demokrasi aşığı hükümetimizi ve onun emrindeki Emniyet Teşkilatımızı; demokratik hak ve özgürlükler konusunda sahip oldukları bu derin hassasiyet, sarsılmaz inanç ve yorulmak bilmez çabaları sebebiyle kutlarız.

Korkut, Tolga. Hekimler Anlatıyor: Polis Hastaneye Helikopterden Gaz Bombası Attı. bianet.org. 2 Mayıs 2009. http://bianet.org/bianet/bianet/106706-hekimler-anlatiyor-polis-hastaneye-helikopterden-gaz-bombasi-atti
1 Mayıs 2009: İşçi sınıfının uluslar arası bayramında yine yasak, yine saldırıYeni Dünya için Çağrı. 1 Mayıs 2009. http://www.ydicagri.com/Sayilar/133/1may2009_ist.html
1 Mayıs’ta Hastaneye Gaz Bombası. vidivodo.com. 2 Mayıs 2009.http://w3.vidivodo.com/141640/1-mayis-hastaneye-gaz-bombasi
Polis İşçileri Suya Döktü. Internetajans.com. 17 Aralık 2009. http://www.internetajans.com/default.asp?NID=87168
Anadolu Ajansı. TEKEL müdahelesi felç edebilir. 8sutun.com. 21 Aralık 2009. http://www.8sutun.com/TEKEL-mudahelesi-felc-edebilir_63574.html



2009 BARIŞ ÖDÜLÜ

Millî Gazete yazarımız Ayhan Demir, 2 Ocak 2009’a kaleme aldığı yazıda, “Eğer gerçekten Diyarbakır ve Kudüs'te huzur ve güvenliğin tesis edilmesi gibi bir niyet sahibiyseniz, eyleminiz de bu doğrultuda olmalıdır. Diyarbakır'da huzur içinde çay yudumlamanın yolu; Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki duvarları yıkmak ve ay-yıldızlı bayrağı yeniden Kudüs semalarında dalgalandırmaktan geçiyor. […] Türkiye, bölge halklarında sağlık sorunlarına yol açan İsrail bataklığını kurutmalı; İsrail'i ortadan kaldırmalıdır. Bu yeni ve yaşanılabilir bir dünyanın kuruluşu için öncelikli şarttır. Bu sebeple Cumhurbaşkanı'nı, Başbakan'ı ve Genelkurmay Başkanı'nı göreve davet ediyoruz: Türk ordusu Gazze'ye... Türk ordusu Kudüs'e...” diyerek Barış ödülüne hak kazandı. Eeee, gönüllerin sultanı; yeni global demokratik düzenin mimarı sayın Barack ObamaAfganistan’a 30,000 asker daha göndereceğim” diye diye Nobel Barış Ödülünü kazandı, ödül töreninde de “Bazen barış için savaşmak gerekir” dedi... Sayın Ayhan Demir’in ondan ne eksiği var? Alacak tabi Barış Ödülünü. Kutlarız. Postallarımı bulun bana!

Demir, Ayhan. Türk ordusu Gazze’ye. Millî Gazete. 2 Ocak 2009 http://www.milligazete.com.tr/makale/turk-ordusu-gazzeye-109405.htm



2009 ÇOKYÖNLÜ DIŞ POLİTİKA ÖDÜLÜ



Bu ödülü, “Ermenistan Açılımı” çerçevesinde, Ermenistan hükümetine sınırları açmak için Dağlık Karabağ sorununun çözümünü ön koşul olmadığını bildiren ve ortak protokol üzerinde anlaşan, ancak Azeriler buna kızıp, doğalgaz fiyatını arttırma eğilimine girince “Karabağ çözülmeden protokol TBMM tarafından onaylanmaz” diyerek Sibel Gökçe'yi bile kıskandıracak kıvraklıkta bir manevra yapan AKP hükümetiMavi boncuk kimdeyse benim gönlüm ondadır” şarkısı eşliğinde kazandı. Ülkemize kazandırdığı bu esnek ve çok yönlü dış politikadan dolayı hükümetimizi can-ı gönülden kutlarız. “Kafamız karıştı, açılım var mı, yok mu yani?” diye bu politikanın hikmetinden sual eden herkes münafıktır. Bu da böyle biline…

Çamlıbel, Cansu. TBMM, Karabağ önkoşulu sunarsa süreç başa döner. Hürriyet. 19 Aralık 2009. http://www.hurriyet.com.tr/dunya/13247403.asp?top=1
Karabağ'ın adı bile geçmediCumhuriyet. 3 Kasım 2009. http://www.porttakal.com/haber-karabag-in-adi-bile-gecmedi-482421.html
Başbakan Erdoğan: Karabağ çözülmeden olmaz. Star. 7 Aralık 2009. http://www.stargazete.com/dunya/basbakan-erdogan-karabag-cozulmeden-olmaz-haber-230177.htm



2009 ULUSLARARASI HUKUK ÖDÜLÜ



Sincan’da yaşananlardan Gazze vahşetine, Osmanlı Ermenilerinin başına gelenlerden Sudan’ın Darfur bölgesindeki kıyıma kadar dünyadaki tüm soykırım iddialarına “belgeleri bizzat okudum” diyecek derecede vakıf olan ve her biri hakkında muhakkak açıklayacağı bir fikri olduğunu 2009 yılını boyunca çeşitli demeçleriyle ortaya koyan biricik Başbakanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan son olarak, “Bizim mensubu olduğumuz İslam dinine mensup birinin soykırım yapması asla mümkün değildir” açıklamasıyla gönülleri fethederek, bu değerli tespitiyle ödülü kazandı. Kendilerini kutluyor, Başbakanlığa bir daha aday olmayacağını söylediği gün gelip çattığında, Uluslararası Ceza Mahkemesine hem hakim, hem de savcı olarak şakkadanak atanmasını yürekten diliyoruz.

Sincan, Çin hakkında: Erdoğan: Soykırım seviyesinde bir vahşet. Yeni Şafak. 10 Temmuz 2009. http://yenisafak.com.tr/Politika/?i=197716
Darfur, Sudan hakkında: Erdoğan'a göre Darfur'da soykırım yok! Haber24. 8 Kasım 2009. http://www.haber24.com/Guncel/1-69191/Erdogan-a-gore-Darfur-da-soykirim-yok.html
Gazze hakkında: Erdoğan'a göre Darfur'da soykırım yok! CNNTürk. 9 Kasım 2009. http://www.cnnturk.com/2009/turkiye/11/08/erdogana.gore.darfurda.soykirim.yok/550901.0/index.html
Osmanlı Ermenileri hakkında: “Belgeleri bizzat okudum, soykırım yok.” CafeSiyaset. 8 Aralık 2009. http://www.cafesiyaset.com/haber/20091208/Belgeleri-bizzat-okudum-soykirim-yok.php



2009 EĞİTİM ÖDÜLÜ



17 Ağustos 2009'da Elazığ'ın Karakoçan İlçesi Koçyiğitler Jandarma Komutanlığında saat 13.00 sıralarında eğitim sırasında görevli askerler mevzide bulundukları sırada bir asker üzerindeki el bombasının kazayla patlaması sonucu yanındaki 3 askerle birlikte ağır yaralandığı, yaralı 4 askerin helikopterle Elazığ'a getirilirken yola şehit olduğu bizzat Elazığ valisi Muammer Erol tarafından açıklanmıştı.

Ancak olaydan bir hafta sonra, Taraf gazetesi şehitlerin kazayla değil kasten bir emir sonucu öldüklerini ortaya çıkardı. Neden Taraf gazetesine ihtiyacımız var? İşte bu yüzden...



Piyade Teğmen Mehmet Tümer, nöbette uyuduğu gerekesiyle Piyade Onbaşı İbrahim Öztürk'e "ders olması için" pimi çekilmiş bir el bombası vermiş, Öztürk'e "Mandalı bırakırsan ölürsün, bırakmazsan yaşarsın" demişti. Pimi almak için çok uğraşan Öztürk, 45 dakika yardım istemiş, gücü tükenince elindeki bomba patlamıştı. Bu cinayette, üç asker (Piyade Çavuş İbrahim Yaman, Piyade Onbaşı Ali Osman Altın ve Piyade Er Mesut Bulut) de Öztürk ile birlikte hayatını kaybetmişti. Başlatılan soruşturma kapsamında ifade veren Teğmen Mehmet Tümer, fırsat eğitimi kapsamında el bombasının pimini çektiğini, mandalı bırakmadığı sürece bombanın patlamayacağını şehit Onbaşı İbrahim Öztürk’e söylediğini ileri sürmüştü.

Olayın kamuoyuna “kaza” diye açıklanmasından yola çıkan DTP Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis, Başbakan’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verip ordudaki ölümlerin aydınlatılmasını istemişti: "20 yılda bomba ya da patlayıcı sonucu kaç asker öldü ve bunların kaçı ‘kaza’ olarak kayda geçti? Aynı dönemde intihar ettiği iddiasıyla kaç asker hayatını yitirdi? Kaza ya da intihar sonucu ölen askerlerden kaçının aileleri yargıya başvurdu? Aileler ne sonuç aldı?"

Elazığ 8. Kolordu Komutanlığı Askerî Mahkemesi’nce dokuz yıl iki ay hapis cezası verilen Piyade Teğmen Mehmet Tümer ile ilgili gerekçeli kararda, suçun işlenmesinde "tahrip gücü yüksek bir araç kullanılmış olması, suçun sanığın müstakil olarak bulunduğu bir esnada işlemesi ve meydana gelen zarar dikkate alınarak" ve sanığın eylemi ile orantılı olduğu değerlendirilerek temel cezanın takdiren ve teşdiden 8 yıl hapis olarak tayin edildiği belirtildi. Karara isyan eden şehit aileleri, temyize gideceklerini söylediler. İbrahim Yaman'ın babası Adem Yaman "Bir kişi adam öldürünce en az 20 yıl ceza alıyor. Bu teğmen bizim gencecik evlatlarımızı şehit ediyor, 9 yıl ceza alıyor. Bu karar teğmene değil bize verilen ceza. Kararı temyiz edeceğiz. Kanuni haklarımızı sonuna kadar arayacağız." dedi.

Askerin üzerindeki el bombası patladı: 4 şehit. NTVMSNBC. 17 Ağustos 2009. http://www.ntv.com.tr/id/24992371
Elazığ'da el bombası patladı: 4 asker şehit. Hürriyet. 17 Ağustos 2009. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/12293681.asp
Baransu, Mehmet. Pimini çekip bombayı verdi. Taraf. 26 Ağustos 2009. http://taraf.com.tr/haber/39631.htm
Ekinci, Burhan. Kaç asker ‘kaza’ kurbanı? Taraf. 28 Ağustos 2009. http://taraf.com.tr/haber/39773.htm
Tehlikenin farkındaydı. Taraf. 16 Aralık 2009. http://taraf.com.tr/haber/45670.htm
Teğmen, öfkelendiği askerin eline pimi çekilmiş bomba tutturmuş, 4 kişinin ölümünden sorumlu tutulmuştu... nethaber.com. 22 Kasım 2009 http://www.nethaber.com/Toplum/123579/Tegmen-ofkelendigi-askerin-eline-pimi-cekilmis-bomba



2009 TIP BİLİMLERİ ÖDÜLÜ



Dünyada ilk kez, eşcinsellik ile domuz eti yeme arasındaki ilişkiyi “Özellikle son yıllarda insan neslinden eşcinsel olanların sayısı tahminlerin üzerinde bir düzeyde seyretmektedir. Bugün Avrupa ve Amerika gibi ülkelerde eşcinsellik tahmin bile edilemez miktarlara ulaşmıştır. Bu ülkelerde eşcinsellerin birbirleriyle resmi evlilikleri devletlerce kayıt altına alınmaktadır. Bunun domuz mamullerini yemekle çok yakından alakası vardır.” cümleleriyle şıp diye saptayan Millî Gazete yazarı, büyük alim Mevlüt Özcan, bu ödüle layık görüldü. Bu yerinde tespitleriyle tıpta yepyeni bir çığır açan sayın Özcan’ı kutluyor, 2010 yılında da memleketimizde yaygın olarak koyun mamulleri yenmesinin sonuçlarına ilişkin benzer derinlikte bir yazısını beklediğimizin altını çiziyoruz.

İnsanlara domuz yedirenlerin akıbetleri. Millî Gazete. 21 Mayıs 2009. http://www.milligazete.com.tr/makale/insanlara-domuz-yedirenlerin-akibetleri-126795.htm



2009 CİNSİYET EŞİTLİĞİ ÖDÜLÜ



Bu ödül, yazılarıyla bizi her daim derin düşüncelere sevk eden, Türk aydınlarının cinsiyet eşitliği konusundaki temel kutup yıldızlarından biri olduğunu “Bugüne kadar hoşlandığım bir PKK'lı bir kadın henüz görmedim ama olsun. Dağda bulamazsam da bir hücre oluşturup, şehri basıp Rojin'i dağa kaldırıverirdim olur biterdi. [...] Düşünsenize; yıllarca dağda keyif hayatı süreceğim, dağa kaldırıp seks kölem haline getirdiğim Rojin ile yaşayacağım” diyerek dile getiren, Rojin’in bu konuyu mahkemeye neden taşıdığını hala bir türlü çözemeyen Serdar Turgut’a gidiyor. Kutluyoruz.... Sayın Turgut’un, sağa sola saldırmak yerine, kendi önüne bakıp, penis konulu yazılarına dönmesini hasretle bekliyoruz.

Turgut, Serdar. PKK teröristi olmadığıma pişmanım. Akşam. 24 Ekim 2009. http://www.aksam.com.tr/2009/10/24/yazar/14863/serdar_turgut/pkk_teroristi_olmadigima_pismanim.html



2009 DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÖDÜLÜ



Sol liberal-İslamcı ittifakının gözbebeği, makul-mantıklı İslamcı aydınımız Ali Bulaç, CNN Türk’te katıldığı “Reha Muhtar’la Çok Farklı” programında, bugüne kadar dünya bilim çevrelerinin de gözünden kaçan önemli bir sosyolojik olguyu günışığına çıkararak, bu ödülü kazandı: “Eşcinsellik geliştikçe insanların kitlesel olarak öldürülmeleri hızlanıyor. Eşcinsellikle sivillerin savaşta katledilmesi arasında bir orantı var. Meşru yollardan savaşı göze alamadığın zaman kitlesel olarak öldürüyorlar. Şu anda Irak ve Afganistan’da kitleler halinde sivil halkı öldürenlerin çok önemli bir kısmının eşcinsel olduğunu söylüyorlar. Bundan da özel bir zevk alıyorlar. Bu derin ruhsal travmalarla da ilgili bir konudur.” Kendisini psikoloji ve sosyolojide büyük çalkantılara yol açan bu fevkalade tespitinden dolayı kutluyor, diğer konulardaki derin tespitlerininde de en az bunun kadar gerçeği tam 12’den vurduğuna can-ı yürekten inanıyoruz.

Karanlık bir kafa. Milliyet. 14 Mayıs 2009. http://www.milliyet.com.tr/Guncel/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetayArsiv&KategoriID=24&ArticleID=1094497



2009 TARİH ÖDÜLÜ

Ödül, biri Ortaçağ Tarihi, diğeri Yakın Dönem Tarihi üzerine uzmanlaşan birbirinden değerli iki güzide amatör tarihçimiz arasında paylaştırıldı.

Ortaçağ Tarihi: “Bazı Ermeni aşiretleri ve bazı Ermeniler kendilerini Kürt Alevi olarak gösterdiler” diyen eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nu kesinlikle aratmayan, Prof. Dr. Murat Belge’nin de Birikim Dergisinde bir süredir her şeyi “Yahudi” kavramıyla açıkladığını söylerek eleştirdiği, Şair-i Muazzama İsmet Özel, Habertürk’te katıldığı “Karşıt Görüş” programında kendi “Alevi Açılımı”nı yaparak “Aleviler, Haçlı ordularının Anadolu'daki kalıntıları” diye başladığı Ortaçağ tarihine ilişkin muhteşem açıklamalarını, günümüze taşıyıp “Müslüman değilseniz Türk olamıyorsunuz” ve “Burada sadece Müslümanın sözü geçer, Müslümandan başkasına söz hakkı tanımıyoruz” sözleriyle tamamlayarak ödülümüze hak kazandı. Kutlarız. Türküm, doğruyum, Müslümanım. Aferin, otur, 10!

Yakın Dönem Tarihi: Geçen yıl NTV’de yayınlanan “Haydi Gel Bizimle Ol” adlı programda Hüseyin Üzmez’in çocuk tacizi hakkında konuşulunca, “Yine topyekün seferberlik başlattılar. Yedekleri cepheye sürüyorlar. Müjde Ar bile, Aysun Kayacı ile birlikte “ahlak” dersi vermeye kalkıyor. […] Bunlar “pornocu” değil mi? Grub sex yapıp, ensest ilişkiye giren Lolita takımından değiller sanki.. Homoluğu, lezbiyenliği meşrulaştırmaya çalışanlar kendileri değil sanki” cümleleriyle ülkemizdeki basın özgürlüğünün çıtasını yükselterek “Davranış Bilimleri Ödülü”müzü kazanan; 1990 ve 2000’li yıllarda sol liberallerle ortak kitaplara imza atan ve TV’de tartışma programları yapan, sivil inisiyatiflerin yılmaz öncülerinden, ele avuca sığmaz İslamcı entelektüel yazar Abdurrahman Dilipak, 27 Nisan 2009’da yazdığı ve Abdülhamid’in “Hal’inden, Ermeni tehcirine kadar her olaylan Yahudilerin sorumlu olduğunu ima eden yazısıyla bu yıl Tarih ödülünü İsmet Özel’le paylaştı:


Ermeni meselesinden birileri neden bu kadar rahatsız ki! Bu olayın içinde parmağı olmayan var mı? İngiliz’i, Alman’ı, Rus’u, Fransız, İtalyan’ı, Amerikalı’sı.. […] Bu bir oyundu.. Osmanlı’yı yıkmak için bu gerekli idi.. Bizde ise darbe ile iktidara el koyan İttihat Terakki çetesi var işbaşında.. Olanların sorumluluğunu Müslümanlara, Osmanlı’ya, Türklere çıkartamazsınız.. Olanları yapanlar, bu işi kimin, niçin kışkırttığı belli.. […] Tehcir kararını alanların bundan ne farkı var?.Topal Osman’ı aklama adına, İttihatçıların kirli oyunlarını gizleme adına bütün bir halkı, bir ülkeyi, Müslümanları karalamaya kimsenin hakkı yok.. Müslümanların halifesi Abdulhamid Han’ı Yahudi işadamı Selanikli Alatini Efendi’nin evine sürgüne gönderenler Ermenilere mi merhamet edecekler?. Osmanlı böyle yıkıldı ve İsrail Osmanlı’nın enkazı üzerinde yükseldi ve bu sonucu hazırlayan sebeblerin arkasında bu sinsi oyunlar vardı.” İngiliz, Alman, Rus, Fransız, İtalyan, Amerikalı, Yahudi, Ermeni... Biraz kalabalık bir fıkra gibi olmuş ama... Olsun... Her zamanki gibi bal damlıyor dilinden Dilipak'ımızın...

Dilipak, Abdurrahman. SOTAM / Soykırım, Tehcir, Tenkil, Tedib Araştırmaları Merkezi! Anadolu’da Vakit. 27 Nisan 2009. http://www.habervaktim.com/yazar/13626/sotam___soykirim_tehcir_tenkil_tedib_arastirmalari_merkezi.html



2009 AZINLIK HAKLARI ÖDÜLÜ
İstanbul ve Yeni Roma Başepiskoposu ve Ekümenik Patrik I. Bartholomeus hazretlerinin CBC’de yayınlanan “60 minutes” adlı programda, “Kendimi Türkiye'de, yaklaşık 2 bin yıllık Patrikhane'nin yok olmasını bekleyen bir hükümetin altında yaşarken, çarmıha gerilmiş gibi hissediyorum” sözleri üzerine, “Bunu son derece talihsiz bir benzetme olarak telakki ediyoruz. […] Bu benzetmeyi […] kendisinin her zamanki olgun şahsiyetiyle bağdaştıramadığımızı ifade etmek isterim. […] Ben bunu arzu edilmeyen bir dil sürçmesi olarak görmeyi ümit ediyorum” sözleriyle derhal Devlet-i Ali çizgisine çekilip, Patrik hazretlerine gerekli “ayar”ı veren Dışişleri Bakanımız sayın Ahmet Davutoğlu ile, Patrik hazretlerinin açıklamasını “isabetsiz, yakışıksız ve yersiz” olarak değerlendirerek bakanı destekleyen ve hatta Davutoğlu'nun bu konudaki açıklamalarının son derece cılız kaldığını ifade eden CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen paylaştılar. Kutlarız... Çan, hazan, ezan buraya kadarmış işte. Cemaat, ayağa kalk, dağıl!...

Karataş, Aslıhan Altay. “Umarım Patriğin dili sürçmüştür.” Yeni Şafak. 20 Aralık 2009. http://yenisafak.com.tr/Politika/Default.aspx?t=20.12.2009&c=2&area=6&i=229920
Davutoğlu’ndan Bartholomeos’a: “Umarım dil sürçmesidir.” Hürriyet. 19 Aralık 2009. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/13251737.asp
Öymen: Bartholomeus'un dili sürçmedi. Yeni Şafak. 20 Aralık 2009. http://yenisafak.com.tr/Politika/Default.aspx?t=21.12.2009&c=2&i=229977



2009 GURME ÖDÜLÜ

19 Aralık’ta polise gelen bir ihbar üzerine Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Çukurambar semtindeki evinin yakınlarında bir araç içinde bulunan ve polis tarafından suikast şüphesiyle gözaltına alınan iki özel harpçi subaydan, üzerinde Arınç’ın adresinin bulunduğu bir kağıdın, bir kısmını çiğnemeden yutmayı başaran Topçu Albay E.Y.B., ödül olarak bir şişe Kızılay sodası kazandı. Kutlarız.

Özel Harpçi, adres kâğıdını yutacaktı. Sabah. 22 Aralık 2009. http://sabah.com.tr/Gundem/2009/12/22/ozel_harpci_adres_kgidini_yutacakti



2009 ÇEVRE ÖDÜLÜ



Bu ödülü, Park Hyatt Oteli'ndeki bir toplantıda Türkiye'nin 7-8 yıl sonra nükleer enerjiden faydalanma dönemine gireceğini söyleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kazandı. Gerçi çevreciler ve konunun uzmanlarının büyük çoğunluğu "Tüm dünyada Nükleer Santral kurma çalışmaları durma noktasına gelmişken ülkemizde yıllardır arapsaçına dönmüş böylesine ciddi bir konuda "yaptım oldu" anlayışının sergilenmesi ileride telafisi olmayacak sonuçlar doğurabilir. Nükleer santrallerin atıkları için dünyada hala sürekli depolama alanları kurulamıyorken, bu atıklar milyonlarca yılda yok olmazken, Çernobil kazası gibi olası bir kaza ya da sızıntıda can kaybı ve geniş bir çevrenin etkilenmesi söz konusuyken; nükleer santrallerin bakım ve güvenlik maliyetleri kuruluş maliyetlerini aşıyorken, nükleer santrallerin bilimsel olarak savunulabilir bir yanı yoktur." diyor ama, onlar münafık.

Başbakanımız da zaten, geçen yıl da çevrecilerin enerji konusundaki yatırımlara yönelik eleştirileri hakkında şöyle demişti: “Bu konuda medyada çıkan eleştirilerin çok büyük bir bölümünün ideolojik olduğunu biliyoruz. […] Biz nasıl demokrasi ile güvenlik dengesini gözetiyorsak kalkınma ile çevre arasındaki dengeli yaklaşımı sürdürüyoruz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Ama unutmayalım, çevre çevre derken önce insan demeyi unutmayalım. Çünkü her şeyden önce insan. İnsanın yaşam koşulları bizim için çok önemli.” 2007'de ilgili yasayı çıkararak konunun uzmanlarına ve sivil toplum hareketlerine kesinlikle pabuç bırakmayacağını gösteren Sayın Başbakan’ımızı kutluyoruz. Yeni demokratik düzenimizde, Che Guevara "out", Chernobyl "in"... "Nükleer istemiyoruz rüzgar güneş bize yeter" diye sokaklarda nümayiş düzenleyen münafıklara da kapak olur artık bu...

Başbakan'dan nükleer enerji yorumu. Hürriyet. 9 Aralık 2009. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/13149795.asp
Başbakan Erdoğan: Çevre Eleştirileri İdeolojik. haberler.com. 18 Ekim 2008. http://www.haberler.com/basbakan-erdogan-cevre-elestirileri-ideolojik-haberi/



2009 KÜLTÜR VE SANAT ÖDÜLÜ



Bu ödül Milk filminden yola çıkarak yaptığı çok yönlü derin sanatsal analizleriyle, Yeni Şafak gazetesinin güzide sinema eleştirmeni sayın Ali Murat Güven’e gidiyor, kendisini kutlarız:

Eğer ki “eşcinsellik” ya da “Yahudi soykırımı” üzerine bir film yapmışsanız, ne Oscar'dan ne de dünyanın batı yarımküresindeki diğer prestijli yarışmalardan asla eli boş dönmezsiniz. Öyle ki siz “Ben yalnızca spor olsun diye katılmıştım, o yüzden hiç almayayım” deseniz bile, ellerinize zorla sıkıştırırlar ödülleri… […] Hemen her alanda olduğu gibi sinema sektöründe de köşe başlarını tutmuş olan Yahudi lobisi “Nazi vahşeti”ne ağıt yakan bol ağlak filmleri ödüllendirmeyi; aynı şekilde eşcinsellerin her türlü maddî ve manevî desteği sağladığı diğer bir lobi grubu da kendi cinsel tercihlerini uluslararası kamuoyunun nazarında sıradanlaştırıp olağan bir forma sokan, bu hayat tarzının kitlelerce kolay yenilip yutulmasını sağlayan yapımları yüceltmeyi “stratejik bir görev” olarak kabul ediyorlar. […] Artık ciddi biçimde eşcinsel lobisinin denetimine girmiş durumdaki merkez medyada (ve daha bir çok yan sektörde) çalışma şansını büyük ölçüde yitirmiş biri olarak şimdi bir kez daha altını çizerek tekrarlıyorum ki Allah bizi böyle bir mantaliteyle hareket eden aktivistlerden ve oy kaygısıyla onları destekleyen politikacılardan korusun; aynı şekilde bu çizgide hareket eden medya yöneticileri ve sanatçılardan da…Eşcinseller, bırakın Oscar'ı ya da Cannes jürilerini, velev ki “dünyanın tapusu”nu bile ele geçirseler, şu sınırlı ömürde Hz. Lut'un öyküsünü hatırladıkça, onların liderlik koltuğuna oturacakları bir dünyadan ısrarla uzak durmaya çalışacak birileri hep olacaktır. Bu da böyle biline…” İşte bizim yeni Türkiye’de böyle film eleştirmenlerine ekmek kadar, su kadar ihtiyacımız var.


Bu arada, 1990’dan bu yana, en iyi film kategorisinde son 20 yılda 1993 dışında bir tek eşcinsel ve Yahudi Soykırımı filmine ödül vermeyerek, elbirliğiyle sayın Güven’e güvenimizi sarsmaya çalışan düzenbaz Akademi üyelerini de kınadığımızı ayrıca yazalım. Madem Holywood'u topyekün ele de geçirmişsiniz, verecekseniz bari en prestijli ödülü verin… Ayıptır, günahtır: 1990 Dances with Wolves, 1991 The Silence of the Lambs, 1992 Unforgiven, 1993 Schindler's List, 1994 Forrest Gump, 1995 Braveheart, 1996 The English Patient, 1997 Titanic, 1998 Shakespeare in Love, 1999 American Beauty, 2000 Gladiator, 2001 A Beautiful Mind, 2002 Chicago, 2003 The Lord of the Rings: The Return of the King, 2004 Million Dollar Baby, 2005 Crash, 2006 The Departed, 2007 No Country for Old Men, 2008 Slumdog Millionaire.

Güven, Ali Murat. Oscar'ı o almayacaktı da ben mi alacaktım? Yeni Şafak. 10 Mayıs 2009. http://yenisafak.com.tr/Sinema/?t=10.05.2009&i=185533



2009 “MİLLET-İ MÜSELLAHA” ÖDÜLÜ

Öncelikle bu yeni kategorinin oluşturulmasına sebep olan gözbebeğimiz Yargıtay’ımızın kararını nakledelim: “Paşalar sadece sermayenin koruyucusu değil, OYAK eliyle bizzat sermayedardırlar” dediği yazısından ötürü, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ tarafından hakkında TCK 301. maddeden dava açılan gazeteci Rahmi Yıldırım hakkındaki beraat kararını “sanığın üzerine atılı suçun yasal unsurları itibarıyla oluşmadığı” için onaylayan Yargıtay, kararının gerekçesinde “Asker millet kültürünün yaygın olduğu bir toplumda ordu mensuplarının tutum ve davranışlarını eleştirirken sanığın kullanmış olduğu sözcükleri sert, sarsıcı ve incitici bulmamak olanaklı değildir. Ancak, insan haklarına saygılı, çoğulcu ve demokratik bir toplumda bu düşüncelere tahammül gösterilmesi icap edip ifade özgürlüğünün korumasından yararlandırmak gerekir.” diyerek asker-millet olduğumuza Türk ulusu adına hükmetti mi? Hükmetti... İşte bu tespitten hareketle, bu yıl ilk kez verilen ödülümüzü iki önemli isim paylaştı.


İlk isimle başlayalım… CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, 10 Kasım 2009’da TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada “Kürt Açılımı”nın teröre karşı taviz olduğunu savunurken, örnek olarak kadın, çocuk yaşlı demeden binlerce insanın öldürüldüğü Dersim olaylarına değinerek “O zaman kimse anaların gözyaşından bahsetmiyordu” dedi. Zamanın 2. Ordu Kurmay Başkanı Albay Kenan Evren de anılarında 4 Eylül 1968 günü benzer önlemleri aldıklarını anlatır: “Ben gelmeden evvelki sene Mevlana’dan başlayıp Atatürk heykelinin bulunduğu meydanda son bulan gericilerin, yobazların çoğunlukta bulunduğu bir yürüyüş düzenlenmiş ve Orduevi önünden geçerken buraya karşı çirkin gösterilerde bulunulmuş. […] Bu sene […] yürüyüşe katılanlara da şu haberi yaydık: “Eğer bu yürüyüş esnasında geçen seneki gibi tecavüze varan olaylar görülecek olursa, helikopterden bomba ve makineli tüfekle müdahale edilecek.” […] Bunun etkisi görüldü ve yürüyüş hiçbir olay cereyan etmeden sona erdi.”

Tunceli halkının ayaklanması, CHP İl teşkilatının toptan istifa etmesi ve duyarlı çevrelerin tepkileri üzerine Onur Öymen “Bütün silahlı ayaklanmalarda çok sayıda masum insan öldürülmüştür. Silahlı eylemi başlatanları değil de onu bastıranları suçlu sayarsanız yanlış olur. Operasyonlarda ‘yan hasar’ dediğimiz bir durum vardır. Atatürk’ün Dersim’de yaptıklarını anlatırken bize faşist diyorlar. Ben faşistsem Dersim isyanını bastıranlar neydi?” açıklamasıyla ödülümüze hak kazandığını bir kez daha gözler önüne serdi. Kutlarız. Hava alarmı verildi, herkes sığınaklara…


İkinci isim ise… 13 Nisan 2008’de “ben bu elden gider oldum, kalanlara selam olsun” diyerek ödümüzü koparan, Sarıkız’ın buzağıyı sütten kesmesine ve hatta borsanın tepetaklak olmasına sebep olan; bir hafta sonra ise Jules Massenet'nin “Manon” operasını seyretmiş olarak geri dönüp, soprano Anna Netrebko hakkında yazdığı “İtiraf edeyim, bacakları, eteklerinin altında hayal ettiğim kadar güzel değil.” cümlesiyle opera eleştirilerine yepyeni bir perspektif kazandıran, “20 yıllık yöneticiliğin verdiği bir his” ile insanların Ergenekon ve Kürt açılımı haberlerinden bıkıp Kelebek okudukları tespitiyle sosyolojide yeni bir çığır açan “Türkiye Türklerindir” gazetesinin biricik Genel Yayın Yönetmeni Doç. Dr. Ertuğrul Özkök bu ödülü kazandı. 28 Şubat darbesini de canla başla savunmasıyla tanınan Özkök, 25 Haziran 2009’da kaleme aldığı ve “Yine aynı teraneler, aynı dolduruşa getirmeler tedavüle sokuluyor.Neymiş, 12 Eylül'ün hesabı sorulacakmış.” diye başlayıp, “Siz 12 Eylül'ü mahkûm edebilirsiniz, ama en azından o dönemi yaşayan insanların, anne ve babaların vicdanında Evren Paşa'yı mahkûm edemezsiniz.” diye biten 12 Eylül’e Övgü yazısıyla bu ödüle layık görüldü. Kutlarız. Dikkat! Sağa dön! İstikamet karşıki top ağaç! Koşar adım; marş, marş!

Yargıtay’dan Tarihi Karar: Asker Millet Olabiliriz ama Eleştiriye Tahammül Edilmeli! turktime.com. 28 Temmuz 2009. http://www.turktime.com/haber/YARGITAY-DAN-TARIHI-KARAR-ASKER-MILLET-OLABILIRIZ-AMA-ELESTIRIYE-TAHAMMUL-EDILMELI/62352

Onur Öymen: Dersim gibi yapılmalı. timeturk.com. 11 Kasım 2009.
http://www.timeturk.com/Onur-%C3%96ymen--Dersim-gibi-yap%C4%B1lmal%C4%B1_99187-haberi.html
Dersim isyanı büyüyor. Hürriyet. 13 Kasım 2009. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/12938877.asp
CHP’li Onur Öymen, Dersim Katliamını savunan sözlerinin arkasında. timeturk.com. 16 Kasım 2009. http://habermerkezi.wordpress.com/2009/11/16/onur-oymen-chp-dersim

Özkök, Ertuğrul. Ben Gidiyorum. Hürriyet. 13 Nisan 2008..
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=8687368&yazarid=10
Özkök, Ertuğrul. Bu hafta geri döndüm. Hürriyet. 20 Nisan 2008.
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=8743955&yazarid=10
Özkök, Ertuğrul. İnsanlar Ergenekon'dan bıktı. Hürriyet. 8 Aralık 2009.
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=13141559&yazarid=10&tarih=2009-12-08
Özkök, Ertuğrul. 11 Eylül, 10, 9, 8 Eylül. Hürriyet. 25 Haziran 2009.
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=11938602&tarih=2009-06-25

1 yorum:

  1. hepsine katılmasam da çok mükemmel olmuş....tebrikler

    YanıtlaSil