28 Aralık 2009 Pazartesi

Dört Ülke, Dört Askeri Darbe Üzerine (4)

Arjantin: Kirli Savaş ve “Desaparecidos” (1976-1983)

Ülkenin kuruluşundan bu yana ordu Arjantin siyasetinin önemli oyuncularından biri olur. Ordu, 1930 yılında cumhurbaşkanı Hipólito Yrigoyen’in başına geldiği gibi, beğenmediği sivil politikacıları darbeler ve muhtıralarla iktidardan uzaklaştırmaktan çekinmez. General Juan Domingo Perón, 1946 yılında yapılan ve karısı Eva Perón’u da başkan yardımcısı adayı gösterdiği cumhurbaşkanlığı seçimini kazanır. İkinci kez seçimleri kazandığı 1951 yılından itibaren Peron’un giderek despotlaşan yönetimi, 1955 yılında başkanlık sarayının ordu tarafından bombalanması ve Perón’un İspanya’ya kaçışıyla son bulur.

1958’de peronistlerin etkisi kırmak amacıyla ordu tarafından seçtirilen cumhurbaşkanı Arturo Frondizi, 1962’de ekonomide başarısız olduğu gerekçesiyle yine ordu tarafından istifaya zorlanır. Yerine seçtirilen cumhurbaşkanı Arturo Illia da, gizlice peronistlerle işbirliği yaptığı gerekçesiyle 1966 darbesiyle görevden uzaklaştırılır. Ülkeye 7 yıl doğrudan hakim olan askeri cunta, hem öğrenci ve işçi sendikalarının giderek yaygınlaşan sokak direnişleri, hem de uluslararası baskı sonucu, 11 Mart 1973 tarihinde demokratik seçimlerin yapılmasına razı olur. Cuntanın lideri General Alejandro Lanusse, “Büyük Ulusal Anlaşma” (Gran Acuerdo Nacional) denilen kararname ile, hem cunta liderlerinin geleceklerini garanti altına alır, hem de peronistlerin seçime katılmalarını önlemek ister. Ancak, halkın sokaklara dökülmesi sonucu, Perón’un aday olmaması şartıyla, partisinin seçimlere katılmasına izin verilir.

11 Mart 1973'de düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimlerini Juan Perón’un özel kalem müdürü Héctor Cámpora açık farkla kazanır. Juan Perón, 18 yıllık sürgünün ardından 20 Haziran 1973'de İspanya’dan Şili’ye geri döner. Cumhurbaşkanı Cámpora ve yardımcısı Vicente Solano Lima 1973 yılının Temmuz ayında istifa ederek yeni seçim için yasal zemini yaratırlar. Perón, 12 Ekim 1973'de üçüncü karısı María Estela Martínez Cartas de Perón’u (Isabel Perón) başkan yardımcısı olarak gösterdiği seçimleri büyük farkla kazanır ve bir kez daha cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturur. Perón 9 ay sonra ölünce, 1974 yılının Temmuz ayında Isabel Perón cumhurbaşkanlığı görevini devralır.

Isabel Perón’un hastalığı nedeniyle yerine bakmakta olan meclis başkanı Ítalo Argentino Luder, Şubat 1975’de anayasaya aykırı olarak yayınladığı 261/1975 numaralı kararname ile Tucumán ilindeki ayrılıkçı hareketi bastırmak için orduya sınırsız yetki verir. Arjantin ordusu, “Halkın Devrimci Ordusu”na (Ejército Revolucionario del Pueblo, ERP) karşı “bağımsızlık operasyonu” (Operativo Independencia) adını verdiği “kirli savaş”ı başlatır.



24 Mart 1976 tarihinde gerçekleştirilen askeri darbe ile, Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Jorge Rafael Videla, Deniz Kuvvetleri Komutanı Tuğamiral Emilio Eduardo Massera ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Orlando Ramón Agosti’den oluşan cunta Isabel Perón’u devirir. Cuntanın “ulusal yeniden düzenleme süreci” (El Proceso de Reorganización Nacional) adını verdiği askeri yönetim, 1983 yılına kadar sürer.


 
Darbe sonrası “kirli savaş” (guerra sucia) ülkenin geneline yaygınlaştırılır ve bu kanlı süreçte 30,000 kişi “kaybolur.” Desaparecidos (“kayıplar”) olarak anılan bu kişiler, 340 işkence merkezinde korkunç işkencelerden geçirildikten sonra sistematik olarak gizlice öldürülürler. Cesetler veya ilaçla sersemletilmiş kişiler toplu mezarlara gömülür ya da uçaklardan Atlas Okyanusuna atılır. Bu kanlı dönemin sonlanmasının üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen, hala 12,000 kişinin nerede oldukları bilinmemektedir.

Bu dönemde önemli muhalif gruplardan birisi de, çocukları kirli savaş döneminde kaybolmuş 14 annenin kurduğu Mayıs Meydanı Anneleri (Madres de Plaza de Mayo) denilen örgüttür. Azucena Villaflor de Vincenti, Berta Braverman, Haydée García Buelas, María Adela Gard de Antokoletz, Julia Gard, María Mercedes Gard, Cándida Gard, Delicia González, Pepa Noia, Mirta Baravalle, Kety Neuhaus, Raquel Arcushin ve Sra. de Caimi adındaki kadınlar, siyah giysileri ve üzerine kayıp çocuklarının adlarını yazdıkları beyaz başörtüleriyle 30 Nisan 1977’den itibaren Plaza de Mayo’daki cumhurbaşkanlığı sarayı (Casa Rosada) önünde gösteri yapmaya başlarlar. 1977’de annelerin sayısı 300'ü bulur. 15 Ekim 1977'de annelerin girişimiyle kayıp kişilerin bulunması için 24,000 imza toplanır. Toplanan imzaları başkanlık sarayına ulaştırmak isteyen anneler cop ve göz yaşartıcı bombalarla dağıtır.



Mayıs Meydanı Annelerinin lideri Azucena Villaflor de Vincenti, 10 Aralık 1977’de kaçırılır ve o da “kayıplar” listesine eklenir. 2005 yılı ortalarında bir adli tıp ekibi, DNA analiziyle onun ve yine Mayıs Meydanı annelerinden Esther Careaga ve María Eugenia Bianco’un kemiklerini tespit eder. 8 Aralık 2005’te Villaflor de Vincenti’nin külleri Plaza de Mayo’daki piramidin dibine gömülür.

Ülkede terör estiren cunta rejimine rağmen FIFA 1978 Dünya Kupasının Arjantin’de yapılmasına karar verir. Muhalefet kısmen de olsa bütün dünyanın gözünün olduğu bu etkinliği sesini duyurmak için kullanmaya çalışır. Dönemin ünlü futbolcularından Hollandalı Johann Cruyff ise cunta rejimini protesto için maçlara çıkmaz. Ancak Arjantin milli takımının kupayı kazanması, cunta için bulunmaz bir propaganda aracı olur.

Hükümet annelerin Plaza de Mayo’da toplanmasını 1978 yılı Aralık ayında yasaklar. İki yıl boyunca anneler değişik kiliselerde toplanarak eylemlerine devam ederler. 1980 Ağustos ayında 2,000 anne tekrar Mayıs Meydanına çıkar. 1980 Mart ayında annelerin başını çektiği gösteriye 15,000 kişi, Aralık 1982’deki gösteriye 10,000 kişi katılır.

1982 yılında Falkland savaşının kaybedilmesi, ülke çapında ve ordu içinde cuntaya karşı ciddi bir hoşnutsuzluk yaratır. Artan baskı cuntanın 1983 yılında yönetimden çekilmesine sebep olur. 10 Aralık 1983’de Raúl Alfonsín başkanlığında kurulan sivil hükümet, derhal cunta üyelerinin askeri mahkemece tutuklanmasını, hem Falkland yenilgisi, hem de kirli savaş sırasında işlenen insanlığa karşı suçlar için dava edilmelerini sağlar.



1983 yılında cumhurbaşkanı Raúl Alfonsín tarafından kurulan “Kayıp Kişiler Ulusal Komisyonu” (Comisión Nacional sobre la Desaparición de Personas, CONADEP) cunta dönemindeki insan hakları ihlallerinin bütün dünyada duyulmasını sağlar. Yazar Ernesto Sábato’nun koordinasyonunda, 9 ayda hazırlanan ve 50 bin sayfa tutan rapor, 28 Kasım 1984’te kamuoyuna açıklanır. Nunca Más (“bir daha asla”) adıyla ünlenen bu rapor; kirli savaşta kaybolan 8,960 kayıp kişinin vakalarını tek tek ele alarak belgeleriyle kanıtlar.

İçlerinde üç eski cumhurbaşkanı da bulunan 9 Cunta lideri, 22 Nisan 1985 ile 9 Aralık 1985 arasında süren davada, insanlığa karşı işledikleri suçlar sebebiyle yargılanırlar, 5 tanesi hapse mahkum olur. Videla ile Massera ömür boyu, Viola 17 yıl, Armando Lambruschini 8 yıl ve Agosti 4,5 yıl hapis cezasına çarptırılır. Ancak bu yargılama sürecinin diğer subaylara ulaşması, Arjantin ordusunun 4 ayrı isyan hareketiyle sekteye uğrar. Ordunun baskısıyla çıkarılan iki yasa, tespit edilmiş 400 cuntacı subayın yargılanamaması sonucunu doğurur.

24 Aralık 1986’da Parlamento’da kabul edilen “son nokta yasası” (Ley de Punto Final), silahlı kuvvetler mensuplarının 12 Aralık 1983 tarihinden önce gerçekleşen insan hakları ihlallerinden dolayı yargılanamayacaklarına amirdir. 4 Haziran 1987’de kabul edilen “zorunlu itaat yasası” (Ley de Obediencia Debida) ise, askeri kuvvetler, polis gücü ve diğer güvenlik güçlerinde görev yapan personelin “üste itaat” prensibi gereğince cunta döneminde amirlerinin yerine getirdikleri emirlerinden dolayı sorumlu tutulamayacaklarına hükmeder.

1989’da cumhurbaşkanı seçilen peronist Carlos Saúl Menem, 29 Aralık 1990’da kirli savaş dönemi suçlarından ötürü hapiste olan 5 cunta yöneticisini de affeder. Bazılarına göre cumhurbaşkanlığı affı, orduyu kışlada tutmaya yardımcı olacağından iyi bir adımdır, diğerlerine göre af toplum vicdanındaki yaraların daha da kanamasına sebep olur.

Tuğgeneral Orlando Ramón Agosti 1997 yılında ölene dek bir daha hakim önüne çıkmaz. 29 Mart 1981 ile 11 Aralık 1981 arasında Arjantin cumhurbaşkanlığı yapan ve Tümgeneral Roberto Eduardo Viola da bir daha yargılanamadan 1994 yılında ölür. Tuğamiral Emilio Eduardo Massera, 2005 yılında geçirdiği beyin kanaması yüzünden, askeri hastaneden yargılanmasına imkan olmadığına dair bir rapor alır ve bu sebeple hakkındaki davaların tamamı düşürülür.

Armando Lambruschini, 1997 yılında İtalya'da gıyabında yargılanır.2003'te yeni bir seri insan hakları ihlali suçlamasıyla hakkında dava açılır, ancak Lambruschini 15 Ağustos 2004'de bu davalar tamamlanmadan ölür.

Tümgeneral Jorge Rafael Videla diğerleri kadar şanslı değildir. 1998 yılında, öldürülen muhaliflere ait 11 çocuğun kimliklerinin değiştirilerek, gizlice asker ailelerine evlatlık olarak verilmesi suçundan ömür boyu hapse mahkum edilir. Halen evinde cezasını çekmektedir. Madres de Plaza de Mayo, bu tip evlat verilmiş 256 çocuğu tespit etmiş durumdadır.


 
Bir iç darbeyle Viola'yı devirerek Arjantin'in 1981-1982 dönemi cumhurbaşkanı olan Orgeneral Leopoldo Fortunato Galtieri Castelli, 9 Aralık 1985 tarihinde sonuçlanan davada kirli savaşa ait tüm suçlamalardan beraat eder, ancak 1986 yılı Mayıs ayında Falkland savaşındaki basiretsizliğinden dolayı 12 yıl hapis cezasına çarptırılır. Cumhurbaşkanı Carlos Saúl Menem 29 Aralık 1990’da Falkland savaşı sebebiyle hüküm giyen Galtieri Castelli ve 39 subayı affeder. Galtieri Castelli hakkında 2002 yılı Temmuz ayında 1970'lerde 18 sol sempatizanının “kaybolması” ve çocukların kaçırılıp asker ailelerine evlatlık verilmesi suçlarından yeni bir dava açılır, ancak eski diktatör 12 Ocak 2003 tarihinde bu dava sonuçlanmadan ölür.

1999 yılında İspanyol hakim Baltasar Garzón Real, "kirli savaş"taki rolleri çerçevesinde Ricardo Miguel Cavallo ve diğer 98 Arjantinli subayın yargılanabilmesi için yasal işlemleri başlatır. 12 Eylül 2000'de Garzón, Cavallo'nun soykırım, terörizm ve işkence suçlamalarıyla yargılanmak üzere İspanya'ya gönderilmesini isteyen bir tezkereyi hazırlar ve Cavallo'nun o sırada yaşamakta olduğu Meksika'ya gönderir. Tezkerenin varlığını öğrenen Cavallo, 24 Ağustos 2000 tarihinde ülkeyi terk etmek üzereyken Cancún Uluslararası Havaalanında tutuklanır.

İspanya’dan gönderilen tezkereyi inceleyen yerel mahkeme, 2001 yılı Ocak ayında Cavallo’nun yargılanmak üzere İspanya’ya “iade”sine karar verir. Ancak Meksika Federal Dışişleri Bakanı Jorge G. Castañeda, bu kararın ülkenin suçlu iadesi politikalarında ciddi bir değişim yaratacağı gerekçesi ile Şubat ayında davayı bir üst mahkemede temyiz eder. Uzun süren bir yasal mücadele süreci sonunda, 10 Haziran 2003'de Meksika Anayasa Mahkemesi, 9 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletlerce kabul edilen ve 12 Ocak 1951 tarihinde yürürlüğe giren “Soykırım Suçlarını Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi”ne atıfta bulunarak, Garzón’un isteğinin bir ülkenin yargı iradesine ya da içişlerine müdahale olarak yorumlanamayacağına hükmederek, Cavallo'nun soykırım ve terörizm suçlarından İspanya'ya “iade” edilebileceğine, ancak yerel mahkeme kararına uygun olarak zaman aşımı dolayısıyla işkence suçlamasına dayanılarak “iade” edilemeyeceğine hükmeder. Cavallo, bu karar çerçevesinde 28 Haziran 2003'de İspanyol Hava Kuvvetlerine ait bir uçakla İspanya’ya gönderilir. Bu, üçüncü bir ülkede insanlığa karşı suç işlediği savıyla, bir sanığın bir ülkeden ikinci bir ülkeye ilk defa iade edilmesi olarak tarihe geçer.

2003 yılı başında Arjantin’de cunta dönemine ilişkin dosyalara bakan mahkemeler, Punto Final ve Obediencia Debida yasalarının insan hakları konusunda Arjantin’in taraf olduğu uluslararası anlaşmalara aykırı oldukları gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine götürürler. 2003 yılı Ağustos ayında cumhurbaşkanı Néstor Kirchner’in girişimi ile, Arjantin parlamentosu bu iki yasayı geçersiz ilan eder. 2005 yılında Arjantin Anayasa Mahkemesi de bu yasaları anayasaya aykırı bularak iptal eder. Anayasa Mahkemesi, karar gerekçesinde Birleşmiş Milletler tarafından 26 Kasım 1968 tarihinde kabul edilen ve 11 Kasım 1970 tarihinde yürürlüğe giren “Savaş Suçlarına ve İnsanlığa Karşı Suçlara Zaman aşımının Uygulanmaması Hakkında Sözleşme”ye atıfla, insanlığa karşı işlenmiş suçların faillerine af, dokunulmazlık hakkı veya zaman aşımından yararlanma imkanı tanınamayacağının altını çizer.

Kararın açıklandığı 2005 yılından itibaren Arjantin, geçmişini kaldığı yerden yeniden yargılamaya başlar. İlk açılan dava 1970’li yıllarda Buenos Aires Emniyet Müdürü olan Miguel Etchecolatz’a karşıdır. Etchecolatz, yasadışı alıkoyma, işkence ve cinayet suçlarından mahkeme önüne çıkar. Ancak davanın ana tanıklarından Jorge Julio López, ifade veremeden “kayıp” kişiler listesine eklenir. Etchecolatz, yine de 6 alıkoyma, 7 işkence ve 6 cinayet vakasından suçlu bulunarak 23 yıl hapse mahkum edilir. Davaya bakan her üç hakim de dava sürecinde ve sonrasında tehdit telefonları alırlar. 27 Eylül 2006'da davanın amhkeme başkanlığını yapan hakim Carlos Rozanski, “oturdukları yüksek koltuklarda, ulusu savunmuş olanlara karşı adalet değil intikam arayanlardan hesap sorulacağını” belirten bir tehdit mektubu aldığını açıklar. Aynı mektubun kirli savaş suçlarını araştıran Santa Fe federal yargıcı Reinaldo Rodríguez ve 9 meslektaşına da gönderildiği ortaya çıkar. İşin tuhaf yanı, mektupların yargıçların gizli tutulan ev adreslerine postalanmış olmasıdır.

Arjantin parlamentosu Punto Final ve Obediencia Debida yasalarını geçersiz kılınca, davaya bakan İspanyol mahkemesi, 20 Aralık 2006 tarihinde Ricardo Miguel Cavallo’nun öncelikle suç mahali olan Arjantin’de yargılanması gerektiğine hükmederek görevsizlik kararı verir. Ancak hakim Baltasar Garzón Real’in bu kararı temyiz etmesiyle, konu İspanya Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelir. Yüksek mahkeme, 17 Haziran 2007 tarihli kararında, dava ilk olarak orada açıldığından, Cavallo’nun Madrid’de yargılanmasına devam edilmesine hükmeder. Meksika Danıştay’ının Cavallo’nun Arjantin’e iadesi kararının ardından, İspanya hükümeti 28 Şubat 2008’de İspanya Danıştayı 3. Dairesinin de oluruyla Cavallo’nun Arjantin’e iadesine karar verir. Cavallo, yargılanmak üzere 31 Mart 2008’de Arjantin’e iade edilir.

24 mart 2004’de, yani darbeden tam 28 yıl sonra, Arjantin cumhurbaşkanı Néstor Kirchner, Buenos Aires’teki Escuela de Mecánica de la Armada (ESMA) adlı deniz üssünün bir hatıra müzesine dönüştürüleceğini ilan eder. Bu üstte bulunan gizli işkence merkezine götürülen 5,000 kişiden sadece 100 tanesi sağ kurtulmuştur.

İspanyol mahkemeleri 2005 yılında Arjantin Deniz Kuvvetleri mensubu Adolfo Scilingo’yu, cunta döneminde ilaçla sersemletilmiş muhalifleri askeri uçaktan Atlantik Okyanusuna atma suçundan yargılar ve 19 Nisan 2005 tarihinde 640 yıl hapis cezasına çarptırır. İspanyol yargıç Baltasar Garzón Real, ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın da tutuklanarak, o dönemde cuntanın işlediği suçları saklamak ve teşvik etmek suçlarından mahkeme önüne çıkarılmasına karar verir. Kissinger, tutuklanmamak için bu karardan sonra bir daha Avrupa Birliği topraklarına ayak basmayacaktır.

2006 yılında Arjantin parlamentosu 24 Martı “Gerçeği ve Adaleti Hatırlama Günü” (Día de la Memoria por la Verdad y la Justicia) olarak resmi tatil ilan eder.

Arjantin geçmişiyle hesaplaşmaya devam eder. 1975-1979 arası Córdoba’daki 3. Ordunun komutanlığını yapan General Luciano Benjamín Menéndez, Tucumán İli Yüksek Mahkemesi tarafından 28 Ağustos 2008’de insanlığa karşı suçları sebebiyle yaşam boyu hapse mahkum edilir. Menéndez, 2,200 kişinin işkence altında öldürüldüğü Córdoba’daki “La Perla” kampının da komutadır ve işkenceleri ve infazları bizzat yönetmiştir.

Mayıs Meydanı Anneleri’nin son raporuna göre bugüne kadar sadece 44 kişi kirli savaş dönemindeki suçlarından dolayı kesin hüküm giymiştir. Suç işlediği komisyonlarca belgelenebilen subay sayısı ise 526 kişidir. Mayıs Meydanı Anneleri’ne göre, 1976-1983 arası döneme ait olan ve hala “devlet sırrı” statüsünde gizli tutulan silahlı kuvvetler arşivleri açıldığında, daha pek çok kişinin yargılanması gerektiği ortaya çıkacaktır.


Kaynakça
  1. On 30th Anniversary of Argentıne Coup. New declassıfıed details on repression and U.S. support for military dictatorship. The National Security Archive. 23 Mart 2006. http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB185/index.htm
  2. Webb, David; Fairbairn, Gavin J. (Un)Covering the Silence During the Argentinean Coup d'État. Peace Review: A Journal of Social Justice, 1469-9982, Volume 21, Issue 2, 2009, pp155-159.
  3. Report of the National Commission on the Disappearance of Persons. Nunca Más. 1984. http://www.nuncamas.org/english/library/nevagain/nevagain_000.htm
  4. International Center for Transitional Justice. Kaynak: Méndez, Juan E. [ed]. The Encyclopedia of Genocide and Crimes Against Humanity, vol. 1, pp.63-65. Boston: MacMillan Library Reference. 1458 pp. 30 Kasım 2004. ISBN-13: 978-0028658476 http://www.ictj.org/static/Americas/Argentina/macmillan.Argentina.eng.pdf
  5. Fertlowitz, Marguerite. A Lexicon of Terror: Argentina and the Legacies of Torture. New York: Oxford University Press. 2. baskı, 320 pp. 07 Ekim 1999. ISBN-13: 978-0195134162
  6. Marchak, M. Patricia, Marchak, William. God’s Assassins: State Terrorism in Argentina in the 1970’s. Montreal: McGill-Queen’s Univeristy. 393 pp. Ekim 1999. ISBN-13: 978-0773520134
  7. Osiel, Mark J. Mass Atrocity, Ordinary Evil, and Hannah Arendt: Criminal Consciousness in Argentina’s Dirty War. New Haven: Yale University Press. 256 pp. 1 Ekim 2001. ISBN-13: 978-0300087536
  8. Verbitsky, Horacio. Breaking the silence: the Catholic Church in Argentina and the ‘dirty war.’ The Open Trust. 28 Mayıs 2005. http://www.opendemocracy.net/democracy-protest/catholicchurch_2709.jsp
  9. The George Washington University. Arjantin Askeri İstihbarat Bölümüne ait olan ölü veya kayıp kişi sayısını 22,000 olarak tahmin eden yazışmanın aynı basımı. The National Security Archive. Temmuz 1987. http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB185/19780715%20%5BReport%20on%20Argentina%27s%20dissappeared%5D%20A0000514c.pdf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder