29 Aralık 2009 Salı

Dört Ülke, Dört Askeri Darbe Üzerine (1)

İspanya: “Tek Ulus, Tek Din, Tek Devlet” (1936-1975)


Komünistleri, sosyalistleri, liberalleri ve cumhuriyetçileri bir araya getiren Halk Cephesi (Frente Popular) 16 Şubat 1936’da İspanya’da yapılan parlamento (Cortes Generales) seçimlerini %1 oy farkı ile kazanır ve liberal Manuel Azaña başbakan olarak atanır. Ordu, kabinede yer aldığı 1931 yılında kadınlara seçme-seçilme hakkı, din ve devlet işlerinin ayrılması, kürtajın ve boşanmanın yasal hale getirilmesi gibi bir dizi liberal yasanın kabulünde önayak olan Azaña’yı tehdit algılar. Komünistlerin hükümete girmesi ve parlamentonun cumhurbaşkanı Niceto Alcalá-Zamora y Torres’i 7 Nisan 1936’da görevden azlederek yerine Manuel Azaña’yı cumhurbaşkanı seçmesi ordu içindeki darbe yanlılarını iyice hareketlendirir. Darbe hazırlıklarından şüphelenen Başbakan Casares Quiroga, General Manuel Goded Llopis’i Balear adalarına, General Francisco Franco Bahamonde’yi (Franco) Kanarya adalarına sürer. Ancak, ok yaydan çıkmıştır; General Emilio Mora darbe planları üzerinde çalışmaktadır. Mola, 3 Haziran 1936’da Tenerife’de General Franco ile gizlice buluşur ve darbe planları netleştirilir.



İspanyol Falanjı’nın (Falange Española) başkanı José Antonio Primo de Rivera’nın 6 Temmuz 1936'da darbe kışkırtıcılığı yapmak suçuyla tutuklanması ve sağcı parlamenter José Calvo Sotelo’nun 13 Temmuz 1936’da hükümete bağlı polisler (Guardia de Asalto) ve Sosyalist Geçlik Birliği (Juventudes Socialistas Unificadas) üyeleri tarafından dövülerek öldürülmesi de darbenin öne çekilmesine önayak olur. İngiliz MI6 gizli servisinden Albay Hugh Pollard’ın yardımıyla İspanyol Sahra’sına geçen Franco, cumhuriyete sadık 200 yüksek rütbeli subayı idam ettirerek 30,000 kişilik İspanyol Afrika Ordusuna hakim olur. 18 Temmuz 1936’da darbe muhtırasının (pronunciamento) açıklanmasının ardından; İngiltere, Nazi Almanyası ve İtalya’nın askeri ve finansal desteğiyle Franco birliklerini İberya yarımadasına geçirir. Ancak, bu askeri darbe girişimi, anarşistler, komünistler ve bağımsız işçi örgütlerinin direnişi ile karşılaşır ve cumhuriyetçiler (republicanos) ile milliyetçiler (nacionales) arasında 1 Nisan 1939’a kadar sürecek olan İspanya iç savaşı başlar.



Darbe lideri General José Sanjurjo’nun 20 temmuz 1936’da uçak kazasında ölmesi le ortaya çıkan iktidar boşluğu; General Miguel Cabanellas ve General Emilio Mola’nın başını çektiği 7 kişilik cuntanın kuruluşu ile doldurulur. 4 Ağustos 1936’da Franco da cuntaya dahil edilir. Adolf Hitler’in kişisel desteği ve aktif girişimleriyle, Franco, 21 Eylül 1936’da başkomutan (Generalísimo) ve devlet başkanı (Jefe del Estado) olarak atanır.



26 Nisan 1937’de Bask kasabası Guernica (Gernika), Alman Luftwaffe ve Italyan Aviazione Legionaria tarafından “Operation Rügen” adı verilen yoğun bir hava saldırısıyla yerle bir edilir. 1937’de Pablo Picasso’nun Paris Uluslararası Fuarının İspanyol pavyonunun duvarına resmettiği Guernica adlı devasa duvar resmi bu dehşeti anlatır. Bask direnişi böylece kırılır, ve üç gün sonra General Emilio Mola’ya bağlı kuvvetler Bask ülkesini işgal ederler.

Mussolini ve Hitler’in yoğun askeri desteği ile, Franco 1939 yılında cumhuriyetçilerin kalesi olan Katalonya’ya saldırır. Barcelona 26 Ocak 1939’da düşer. Ertesi gün İngiltere ve Fransa hükümetleri Franco’yu “resmi ve yasal” İspanya devlet başkanı olarak tanıdıklarını ilan ederler. Dolores Ibárruri Gómez’in “geçemeyecekler!” (¡No pasarán!) sloganı ile savunulan son direniş noktaları olan Madrid 28 Mart 1939’da, Valencia ise 29 Mart 1939’da Franco kuvvetlerince ele geçirilir. Franco, Madrid düştüğünde yaptığı konuşmada “Geçtik işte” (Hemos pasado) diyecektir. Geride kalan son cumhuriyetçi birlikler de 1 Nisan 1939’da teslim olur. İç savaş bitmiştir ve Franco artık “İspanya’nın Lideri”dir (Caudillo de España).

İspanyol iç savaşı sırasında ordu ve falanjistler yaklaşık 100,000 kişiyi cumhuriyetçi ya da cumhuriyet sempatizanı oldukları gerekçesiyle idam eder. Savaş sonrası, çoğu komünist, sosyalist, ateist ya da aydın olan yaklaşık 50,000 kişi de aynı şekilde yargısız infaz edilir. Evlerinden ya da hapishanelerden polis tarafından alınanlar “gezintiye” (paseos) çıkarılıp, kent dışında öldürür, cesetleri ya ortada bırakılır ya da kurbanın kendisine kazdırılan mezarlara gömülür. Sadece Madrid’de 11,705 kişi öldürülür.



General Franco’nun faşist hükümeti “tek ulus, tek din, tek devlet” peşindedir; o sebeple İspanyolca dışındaki tüm dilleri yasaklanır; Katoliklik devletin resmi dini haline getirilir, boşanma, kürtaj, doğum kontrolü ve kilise dışında evlilik yasaklanır. 1954 yılında, “kadının yeri yuvasıdır, görevi çocuklarını yetiştirmek ve evi çekip çevirmektir” doktrini yasalaştırır; homoseksüellik ve fahişelik kanunen suç haline getirilir. “Serseri ve Sokak Suçluları Yasası” (Ley de Vagos y Maleantes) çerçevesinde başta çingeneler (gitanos) ve göçebeler (mercheros) olmak üzere, azınlıklar yoğun baskı ve adaletsizliğe maruz kalırlar.

Monarşist olan Franco, 1969 yılında tahtın asıl varisi olan Don Juan de Borbón yerine, oğlu Prens Juan Carlos de Borbón’u kendine vasi tayin eder. 30 Ekim 1975 tarihinde tüm yetkilerini Juan Carlos’a devreden Franco, 20 Kasım 1975’te, 82 yaşında ölür. 22 Kasım 1975’te Cortes Generales, Juan Carlos’u İspanya Kralı ilan eder ve kral 27 Kasım’a taç giyer. Kral ordunun, kilisenin ve muhafazakarların beklentilerinin aksine demokratikleşme yolunda hızlı adımlar atar. Başbakan olarak atanan Adolfo Suárez, orduyu karşısına alma pahasına sosyalist ve komünist partileri yasallaştırır ve 1936'dan sonraki ilk serbest seçimleri düzenler. Franco rejiminin sembolleri olan bayrak ve ulusal marş sözleri değiştirilir, ülkedeki Franco heykelleri kaldırılmaya başlanır (Madrid’deki son heykel 2005 yılında kaldırılır). 1977 yılında İspanya Avrupa Topluluğu’na üyelik için başvurur. Kurucu meclis (Constituent Cortes) tarafından oluşturulan demokratik anayasa, 6 Aralık 1977’de halkoylaması ile kabul edilir.



Bu reformlar, ordu içindeki bazı sağcı subaylarda rahatsızlık yaratır. 23 Şubat 1981 günü Albay Antonio Tejero’nun komutasındaki 200 jandarma (Guardia Civil) “23-F” kod adıyla bilinen bir darbe girişiminde bulunur ve o sırada Leopoldo Calvo Sotelo’yu başbakan seçmekte olan ulusal meclisi basar. Aynı saatlerde, darbenin elebaşlarından Korgeneral Jaime Miláns del Bosch, emrindeki tankları Valencia sokaklarına sürer ve sıkıyönetim ilan eder. Ancak Tümgeneral Luis Torres Rojas’ın Madrid’deki radyo ve televizyon istasyonlarını işgal etme planları, hükümete sadık olan Tümgeneral José Juste Fernández’in direnmesi sayesinde suya düşer. Diğer ordu komutanları sessizliklerini koruyarak gelişmeleri izlerler.

1962 yılında Yunanistan Kralı 2. Konstantinos'un ablası Prenses Sofía de Grecia y Dinamarca ile evlenen Juan Carlos, 1974’te Yunanistan’da monarşinin kayınbiraderinin demokrasiye yeterince destek vermemesinden dolayı lağvedildiğinin farkındadır. Kral Juan Carlos, Ordular Başkomutanı (Capitán General de los Ejércitos) üniforması ile 24 Ocak günü saat 01:14’de televizyonda canlı yayına çıkarak ulusa seslenir ve demokrasinin ne pahasına olursa olsun korunacağını belirtir. Bunun üzerine ordunun kalanı da Krala ve demokrasiye bağlı olduğunu açıklar ve darbe girişimi önlenmiş olur.



Alcala-Meco cezaevindeki “kışla yargılaması” (Juicio de Campamento) olarak bilinen dava sonucunda Yüksek Askeri Mahkeme, 3 Haziran 1982 tarihinde darbe girişiminden ötürü 17 jandarma (Guardia Civil) subayına 30 ila 1 yıl; 12 silahlı kuvvetler (Fuerzas Armadas) mensubuna 30 ila 2 yıl, bir sivile de 2 yıl hapis cezası verilir. Darbecilerden Orgeneral Alfonso Armada y Comyn, 30 yıl hapis cezası alır, 24 Aralık 1988 tarihinde sağlık sorunları sebebiyle affedilir. Korgeneral Jaime Miláns del Bosch, 26 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılır; 1991 yılında aşırı yaşlılığı sebebiyle affedilir. Meclisi basan Albay Antonio Tejero Molina, 30 yıl hapis cezası alır ve infaz sonrası 2 Aralık 1996 tarihinde cezaevinden salıverilir. Tümgeneral Luis Torres Rojas, 6 yıl hapis cezasına çarptırılır ve 1988 yılında salıverilir.

Darbe girişiminin sivil uzantıları derinlemesine araştırılmaz. Sadece Franco döneminde izin verilen tek sendikanın (los Sindicatos Verticales) başkanı Juan García Carrés, darbe teşebbüsüne yataklık etmek suçundan 2 yıl hapis cezasına çarptırılır.

Ancak ordu içindeki darbe hevesleri devam eder. 2 Ekim 1982 tarihinde bu kez Albay Luis Muñoz Gutiérrez, Albay Jesús Crespo Cuspinera ve Yarbay José Crespo Cuspinera’nın başını çektiği bir grup, hapisteki Miláns del Bosch ile işbirliği içinde geliştirdikleri yeni bir plan ile yakalanırlar. “Ulusal hareket” (Movimiento Nacional) adı verilen bu plana göre ülkede ilericiler, gazeteciler ve otonomi isteyen siviller öldürülecek, Madrid’deki askeri lojmanlar bombalanacaktır. Bütün bunlar ETA’nın üzerine yıkılacak ve bu yolla hükümetin terörizm ile baş edemediği havası yaratılıp, darbe için zemin hazırlanacaktır.

Yakalanan üç subay yargılanır, ancak 28 Ekim’de mutlak çoğunlukla iktidarı kazanan İspanya Sosyalist Partisi (PSOE), sol iktidarlara her zaman şüpheyle yaklaşan ordu ile ilişkilerini daha fazla germemek adına bu konudaki savcılık araştırma sürecini fazlaca derinleştirmeden kapatır. Bu hareketin sivil ve ordu içindeki uzantıları ortaya çıkarılıp yargılanmaz.

Bütün bunlara rağmen demokratik reformlar hızla gerçekleştirlir ve İspanya 1 Ocak 1986’da Avrupa Birliğine kabul edilir.

José Luis Rodríguez Zapatero hükümeti de 2000 yılının Aralık ayında “Tarihi Belleği Kurtarma Derneği”ni (Asociación para la Recuperación de la Memoria Histórica, ARMH) kurar. 50 arkeolojist, antropolojist ve ali tıp uzmanı ile büyük bir gönüllü ağını bir araya getiren dernek, Franco rejimi sırasında öldürülen kişilerin toplu mezarlarını bulmayı amaçlamaktadır. Eylül 2008 itibarıyla ARMH 60 kazıda, Franco rejiminin 580 kurbanının kalıntılarına ulaşır.

Ancak, sağcı iktidarlar hala orduya yakın durmaktadır. 2002 yılında José Maria Aznar hükümeti, Franco dönemini onurlandıran cadde isimlerinin, heykellerin ve diğer sembollerin tüm İspanya topraklarından kaldırılmasına dair bir yasa tasarısını reddeder.

14 Mart 2004 seçimleriyle tekrar iktidara gelen José Luis Rodríguez Zapatero hükümeti, 23 Temmuz 2004 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla “Franco Rejiminin Kurbanlarının Anısını Yaşatma ve İtibarlarını İade Etme Komisyonu” (Comisión para reparar la dignidad y restituir la memoria de las víctimas del franquismo) kurar ve başına başbakan yardımcısı María Teresa Fernández de la Vega’yı getirir. Komisyonun amacı, içsavaş kurbanlarının tespiti için arşivlerin taramak, hayattaki kurbanları ve yakınlarını belirlemek ve bu dönemin rehabilitasyonu için hükümete sunulmak üzere bir yasa tasarısı hazırlamaktır.

2006 Mart’ında Avrupa Parlamentosu, AB milletvekili Leo Brincat ve tarihçi Luis María de Puig tarafından hazırlanan ve 1939-1975 arası Franco rejimi sırasında İspanya’daki ciddi insan hakları ihlallerini kınayan bir tasarıyı oybirliği ile kabul eder. Aynı kararda, AP (1) 2006 itibarıyla hala halka kapalı tutulan devlete ait bazı arşivler ile Fundación Francisco Franco vakfına ait özel arşivlerin araştırmacılara açılmasını; (2) Franco’nun anıt mezarında, anıtın köle işçi kullanılarak yapıldığını belgeleyen daimi bir sergi açılmasını; ve (3) Madrid ve diğer önemli kentlerde Franco’nun kurbanları için anıtlar dikilmesini talep eder.

28 Temmuz 2006 tarihinde, José Luis Rodríguez Zapatero hükümetinin Bakanlar Kurulu “İspanya’nın Tarihi Belleği Yasası”nı (Ley de la memoria histórica de España) imzaya açar. Sağcı partilerin “geçmişi geçmişte bırakalım, eski yaraları deşmeyelim” gibi itirazlarına rağmen, yasa 31 Ekim 2007 tarihinde de Parlamento, 10 Aralık 2007 tarihinde Senatodan geçer. Bu yasa, Franco rejimi mahkemelerinin verdiği kararları geçersiz kılmak, kurbanlara itibarlarını iade etmek, yurtdışına göçe zorlanan kişilere vatandaşlıklarını iade etmek, bir yıl içinde başvuran içsavaş mağdurlarına tazminat ödemek, Franco’nun anıt mezarındaki faşist gösterileri yasaklamak ve toplu mezarların devlet finansmanıyla araştırılması ve açılmasını sağlamak gibi bir dizi amir hüküm içermektedir.

2007 yılında İspanya hükümeti bir adım daha atarak Franco rejimine gönderme yapan anıtlar, park ve cadde isimleri, okul adları ve heykeller gibi tüm kamusal alan işaretlerinin ortadan kaldırılmasına ve Franco’nun anıt-mezarının bir demokrasi anıtına dönüştürülmesine karar verir. Hükümet ayrıca, Franco’nun anısını yaşatmak üzere duvar plaketleri ve ithaf anıtlarını sökmemekte direnen kiliselere de devlet yardımının kesilmesini onaylar.



Burada bir parantez açıp “Şehitler Vadisi Kutsal Haçı” (Santa Cruz del Valle de los Caídos) denilen Franco’nun anıt mezarından biraz bahsedelim. Franco’nun 1 Nisan 1940’da anıtın yapılacağını ilan etmesinden sonra, inşa edilmesi 18 yıl süren anıtın yapımında, sol kaynaklara göre 20,000, Franco rejimi kayıtlarına göre 2,000 cumhuriyetçi mahkum, “günahlarının kefaretini ödemek” üzere köle işçi olarak çalıştırılır. Çalışma kampı girişindeki “Çalışmak yüceltir” (El trabajo enoblece) sloganı, Nazi Almanyası toplama kamplarında kullanılan “Çalışmak özgür kılar” (Arbeit macht frei) sloganını anımsatır. Anıtın girişindeki “Tanrı ve İspanya için Şehit Oldular!” (¡Caídos por Dios y por España!) sloganı ve kompleks içindeki devasa katedral de, Franco rejiminin Katolik Kilisesi ile yakınlığının işaretidir. 29 Ekim 1933’de İspanyol Falanjı (Falange Española) adlı faşist paramiliter örgütü kuran ve 20 Kasım 1936’da cumhuriyetçilerce idam edilen José Antonio Primo de Rivera’nın cesedi de Franco’nun emriyle anıttaki katedrale taşınır. Franco da aynı katedrale gömülür.

İspanya`da askerin politikaya karışmasına ilişkin son tartışma, 6 Ocak 2006 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutan yardımcısı Korgeneral Jose Mena Aguado’nun, Katalonya Özerk Yönetimi'nin İspanyol Parlamentosu'na sunduğu yeni özerklik tasarısına karşı Sevile kentinde yaptığı konuşma üzerine çıkar. General Aguado, İspanya anayasasının “Silahlı Kuvvetler, İspanya'nın egemenlik ile bağımsızlığını güvenceye almak, toprak bütünlüğü ile anayasal düzenini korumakla yükümlüdür” hükmünü içeren 8. maddesine atıfla, “Katalan özerk statüsünün parlamentoda onayı ciddi sonuçlar yaratır. Askerler olarak anayasayı savunmayı şeref meselesi olarak görürüz. Statü, anayasal sınırları aşarsa müdahale zorunda kalınır. Şu anda kabul edilemez gibi görünse bile, 8. madde uygulanabilir” demesi ortalığı karıştırır.

Demokrasilerde, son sözün kışlalarda değil, seçmenlerde olduğunu gerçeğine alışmalıyız.” diyen İspanya Savunma Bakanı José Bono Martínez, yaptığı karşı açıklamanın devamında “İspanyol ordusunun görevi Ortaçağ krallıklarına hizmet etmek değil, sandıktan çıkan hükümete itaat etmektir. Ordu mensubu bir kişi hangi rütbede olursa olsun anayasal çerçeve dışına çıktığı taktirde suç işlemiş olur ve cezalandırılır. Askerin siyasi görüşü olabilir, ancak askerlerin siyasi görüşlerini toplum önünde ifade etmeleri yasaktır. Ordunun hizmet görevi Anayasa'da açıkça belirtilmiştir. Her İspanyol vatandaşının olduğu gibi, askerin de bu Anayasa'ya uyma zorunluluğu vardır. Hiç kimsenin Anayasa önünde ayrıcalığı yoktur.” diyerek hükümetin bu konudaki kararlı duruşunun altını çizer. 13 Ocak 2006’da toplanan Bakanlar Kurulu, “darbe” imasında bulunan General Jose Mena Aguado’yu görevinden alır ve 8 gün idari ev hapsi cezasına çarptırır.

Generalin sözleri İspanya Anayasası hakkında da tartışma başlatır. Bask Ulusal Partisi (PNV), generalin sözleri sayesinde, “İspanya’nın birliğini Silahlı Kuvvetler garanti altına alır” ifadesinin yer aldığı anayasanın 8. maddesinin değiştirilmesi için “mükemmel bir fırsat doğduğunu” savunur. Diğer yandan, 200 bin kişiyle gösteri düzenleyerek “Herkesin üst kimliği İspanyol’dur” sloganları atan muhafazakar Halkçı Parti ise generalin herkesçe görülen bölünme tehdidini dile getirdiğini söyleyerek açıklamaya destek verir. 50’den fazla emekli subay da General Mena’ya destek bildirisi yayınlarken, bir futbol maçında da generali destekleyen pankartlar açılır. Demokrasi için İspanya’nın önünde hala alınması gereken bir yol vardır.


İspanya Hükümeti, darbe girişimini iki ay boyunca inceledikten sonra; 28 Nisan 2006'da demokratik güvenilirliğini kaybettiği gerekçesiyle Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Jose Antonio Garcia Gonzalez’in de görevine son verir. Hükümet aynı gün Korgeneral Carlos Gómez Arruche’yi de Polis ve Jandarma ve Emniyet Genel Müdürlüğünden (Dirección General de Policía y Guardia Civil) alarak yerine bir sivil olan Joan Mesquida’yı atar.

2008 yılında, İspanyol yargıç Baltasar Garzón Real, 17 Temmuz 1936 ile 31 Aralık 1951 arası, Franco rejimi tarafından öldürülen veya yokedilen 114,266 kişiyi tespit ederek bu konuda yeni bir soruşturma açar.

Bunların arasında 19 Ağustos 1936’da öldürülen ünlü İspanyol şairi Federico García Lorca ve 14 Ekim 1940’da kurşuna dizilen Katalonya devlet başkanı Lluís Companys i Jover de vardır.


Kaynakça
  1. Jensen, Geoffrey. Franco: Soldier, Commander, Dictator. Dulles: Potomac Books Inc. 160 pp. 17 Nisan 2005. ISBN-13: 978-1574886450
  2. Smyth, Denis. Diplomacy and Strategy of Survival: British Policy and Franco's Spain, 1940-41. Cambridge: Cambridge University Press. 348 pp. 27 Kasım 2008. ISBN-13: 978-0521090452
  3. Grugel, Jean. Franco's Spain. Amsterdam: Hodder Arnold. 224 pp. 26 Eylül 1997. ISBN-13: 978-0340561690
  4. Asociación para la Recuperación de la Memoria Histórica. http://www.memoriahistorica.org
  5. Preston, Paul. Juan Carlos: Steering Spain from Dictatorship to Democracy. New York: W.W. Norton & Co. 608 pp. Haziran 2004. ISBN-13: 978-0393058048
  6. Rebel army seizes control in Spain. BBC. 23 Şubat1981. http://news.bbc.co.uk/onthisday/hi/dates/stories/february/23/newsid_2518000/2518825.stm
  7. Cemlyn-Jones, Bill. King Orders army to crush coup. The Guardian. 23 Şubat 1981. http://www.guardian.co.uk/world/1981/feb/23/spain.fromthearchive
  8. Madrid removes last Franco statue. BBC. 17 Nisan 2005. http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/4357373.stm
  9. Spain’s Army Commander relieved for “indiscipline.” MercoPress. 9 Şubat 2006. http://en.mercopress.com/2006/01/09/spain-s-army-commander-relieved-for-indiscipline
  10. 'Darbe yaparız' diyen generale 8 gün hapis. Milliyet. 08 Ocak 2006.. http://www.milliyet.com.tr/2006/01/08/dunya/adun.html 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder