25 Ocak 2010 Pazartesi

Bilimin Yüzümüze Tuttuğu Ayna

“Ben bugün hoşgörü istemiyorum. Burası benim vatanımsa kim, niye bana hoşgörü göstersin ki? Siz de aynı hakka sahipsiniz, ben de aynı hakka sahibim, bize hukuk ve demokrasi lazım.”
— Türk Musevi Cemaati Başkanı Silvyo Ovadya 2 Şubat 2009 [1]

Konrad Adenauer Vakfı'nın 1998 yılında İstanbul’da ve 11 ilde 2,200 denekle gerçekleştirdiği “Türk Gençliği ’98: Suskun Kitle Büyüteç Altında” başlıklı araştırmasının sorularını yanıtlayan gençlerin %70.6’sı “Yahudilerin iyisi olmaz, çoğu kötüdür.” cevabı verdi. [2]

1997-99 arasında Çukurova Üniversitesi’nden Müfit Gömleksiz ve Adnan Gümüş’ün Adana’daki 22 farklı lise ve Çukurova Üniversitesi'ndeki 6 fakültede kayıtlı 1,631 öğrenci ile yüz yüze görüşerek yaptığı “Din, Milliyetçilik ve Otoriteryenizm” başlıklı araştırmada, “Müslüman olarak Yahudileri reddetmeliyim.”, “Hitler Almanya'sında Yahudiler sürülmüşse, bunda kendilerinin tamamıyla suçsuz oldukları söylenemez.”, “Yahudiler, tarihte pek çok kötülük yaptı.” ve “Yahudilerin ülkemizi terk etmesi, bizim için çok iyi olur.” gibi ifadeleri gerek liselerde gerekse üniversitede tamamıyla reddedenler, maddelere göre sadece %11 ile %31 arasında sınırlı kaldı. Öğrencilerin %70’den fazlası, Ermenilerin ve Yahudilerin “pek çok kötülük yaptığı” ve “ülkeyi terk etmelerinin iyi olacağı” kanaatini belirtti. [3]

2003 yılında 12 ilde 2,183 kişi üzerinde gerçekleştirilen bir kamuoyu araştırmasında, halkın %71’inin Ermenistan, %63’ünün İsrail ve %63’ünün Yunanistan için olumsuz kanaat sahibi olduğu saptandı. Araştırmayı yürüten ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümünden Doç. Dr. İhsan Dağı ve Kırıkkale Üniversitesi Ekonomi Bölümünden Doç. Dr. Metin Toprak, 1 Aralık 2003 tarihli Radikal gazetesinde, çalışmanın sonuçlarını şöyle yorumladılar:
“Bu, halkın dış dünyaya ilişkin genel tutumunun negatif olduğunu gösterir ki, bu, bölge ülkelerinden kaynaklı tehdit algılamalarıyla da örtüşür. Toplumun %74'ü, komşuların Türkiye toprakları üzerinde gözü olduğu fikrinde. Bu sonuç, “düşman kültürü”nün yaygın toplumsal tabana dayandığını, toplumun, güvenlikçi bir kültürle, “dört yanının düşmanlarla çevrelendiği Türkiye” betimlemesini benimsediğini ortaya koyar. Güvenlik/tehdit-merkezli perspektif toplumsallaşmıştır. Eğitim arttıkça bu perspektif büyük değişikliklere uğramamakta, “güvenlikçi kültür” üniversite mezunları arasında da %70 kabul görmektedir.” [4]
Siyaset bilimci Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu da, 2004 yılında ülkedeki dönüşüm hakkında şu değerlendirmeyi yapıyordu:
“Eskiden seçmen yuvarlak olarak %65 ortanın sağı diye ifade edilen, merkezden sağa doğru yayılan bir yelpazede kendini koyuyordu. 1990’ların ortasında merkezde bir kayma oldu. Seçmen daha önce görülmedik ölçüde kendini aşırı sağa yerleştirdi. Daha önce %10’un altında olan aşırı sağ seçmen eğilimi, 1995’te %20’ye çıktı. Bizim düşünce iklimimiz bu kayış sonunda daha milliyetçi, daha din etrafında kendini tanımlayan muhafazakârlığa döndü. Aynı zamanda daha fazla yabancı düşmanı, farklılıklara daha az hoşgörüyle bakan bir seçmen çıktı ortaya. Yahudi düşmanlığı önemli ölçüde arttı.” [5]
ABD merkezli PEW Araştırma Merkezinin Eylül 2008’de açıkladığı “Küresel Tutumlar Araştırması”na göre, genellikle, ülkenin kişi başına satın alma gücü yükseldikçe, dinin yaşamdaki önemi azalma göstermekteydi. Araştırılan tüm ülkeler içinde, Türkiye, genel gelir-dini hassasiyet eğrisiyle kıyaslandığında, ABD’den sonra en dindar 2. ülke durumundaydı. Türkiye halkının %34’ü günde 5 vakit, %8’i günde en az 1 kere, %12’si hafta birkaç kere, %9’u Bayram veya Cuma günleri, %10’u sadece Cuma günleri ve %5’i sadece Bayramlarda namaz kılarken; %20’si (hemen) hiç namaz kılmıyordu. [6]

11 Eylül’de ikiz kulelere yapılan saldırının Arap militanlar tarafından yapıldığını düşünen Türkiyeli Müslümanların oranı %16 iken, %59’u bunun dışındaki teorilere inanıyordu. Bu oranlar diğer ülkelerin Müslüman nüfuslarına göre şöyleydi: Mısır (%32, %59), Ürdün (%39, %53), Pakistan (%15, %41) ve Endonezya (%16, %65). [6]

2004’te Türkiye nüfusunun %49’u Yahudiler hakkında olumsuz düşünürken, bu oran 2005’de %60’a, 2006 yılında %65’e ve 2007 yılında %76’ya çıkmış durumdaydı. 2007 yılında Yahudiler hakkında nüfusun sadece %7’sinin (2004: %27, 2005: %18, 2006: %15) olumlu görüşe sahip olduğu da tespit edildi. Tüm yaş ve eğitim gruplarında aynı oranlar söz konusuydu. [6, 7] Diğer Müslüman ülkelerde bu oranlar yıllardır aynı düzeydeydi: Lübnan’da (%2 olumlu, %97 olumsuz), Ürdün’de (%3, %96), Mısır’da (%3, %93), Endonezya’da (%10, %66) ve Pakistan’da (%4, %76). [6]

Antisemitizmin onlara özgü olduğu iddia edilen Hıristiyan ülkelerde ise bu oranlar şöyleydi: ABD (%77 olumlu, %7 olumsuz); Avustralya (%73, %11), Birleşik Krallık (%73, %9), Fransa (%79, %20), Almanya (%64, %25), Polonya (%50, %36), Rusya (%47, %34) ve İspanya (%37, %46). 2004-2008 arası Yahudiler hakkında olumsuz düşünenlerin sayısı İspanya’da %21’den %46’ya, Polonya’da %27’den %36’ya, Rusya’da %25’den %34’e, Almanya’da %20’en %25’e ve Fransa’da %11’en %20’ye yükselirken; Birleşik Krallık’ta sabit kalmış ve ABD’de %8’en %7’ye düşmüş durumdaydı. [6]

Türkiye’de giderek artan Yahudi düşmanlığın sebebi olarak yaygın biçimde İsrail’in Gazze saldırıları gösterilse de, 2000’li yıllarda Hıristiyanlara karşı olumsuz duyguların benzer biçimde artmış olması, Gazze’den bağımsız etkenlerin de varolduğunun kanıtıydı. Nüfusunun %0,2’si Hıristiyanlardan oluşan Türkiye’de, Hıristiyanlar hakkında olumlu düşünenlerin oranı %10 düzeyinde kalırken (2004’te %31, 2005’te %21, 2006’da %16), olumsuz düşünenlerin sayısındaki en hızlı artış da Türkiye’deydi: 2004 yılında Hıristiyanlara olumsuz bakanların oranı %49 iken, 2005’te %60’a, 2006’da %63’e ve nihayet 2007’de %74’e ulaşmış durumdaydı. %74, PEW tarafından araştırma yapılan bütün ülkeler arasındaki en yüksek orandı. Türkiye’nin hemen ardından gelen Pakistan’da, Hıristiyanlar için olumsuz düşünenlerin oranı %60; üçüncü Çin’de ise %55 olarak tespit edildi. PEW araştırmasının yapıldığı diğer Müslüman ülkelerde bu oranlar şöyleydi:
  • Nüfusunun %3’ü Hıristiyan olan Pakistan’da: %24 olumlu, %60 olumsuz
  • Nüfusunun %6’sı Hıristiyan olan Ürdün’de: %73 olumlu, %25 olumsuz
  • Nüfusunun %9’u Hıristiyan olan Endonezya’da: %41 olumlu, %51 olumsuz
  • Nüfusunun %10’u Hıristiyan olan Mısır’da: %52 olumlu, %46 olumsuz
  • Nüfusunun %39’u Hıristiyan olan Lübnan’da: %85 olumlu, %15 olumsuz [6, 7]
Bahçeşehir Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yılmaz Esmer ve ekibi tarafından, Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı’nın maddi yardımıyla, 12 Nisan-3 Mayıs 2009 tarihleri arasında 34 ilde gerçekleştirilen “Radikalizm ve Aşırıcılık” araştırması, oldukça çarpıcı bir biçimde Türkiye’de hemen her çevrenin görmezden gelmeyi seçtiği Yahudi aleyhtarlığını inkar edilemez netlikte ortaya koydu.

1,715 denekle yüz yüze görüşülerek gerçekleştirilen araştırmaya göre, katılımcılar kendi kimlikleri konusundaki “Hepsi çok önemli ama sizin için hangisi birinci sırada gelir?” sorusuna, %62 oranında “din,” %16 oranında “laiklik,” %13 oranına “demokrasi,” ve %5 oranına “etnik kimlik,” cevabını verdi. İnancı nedeniyle başını örten kadınların oranının ise %62 olarak saptandığı araştırmada, “Müslüman kadın evi dışında başını örtmelidir” yargısını deneklerin %62’si olumlayarak; %19’u “kesin doğru”, %43’ü “doğru”, %28’i “yanlış”, %10’u “kesin yanlış” olarak niteledi. “Bir kadının deniz kenarında, plajda mayoyla dolaşması günahtır” yargısını deneklerin %58’i olumladı; %18’i “kesin doğru”, %40’ı “doğru”, %38’i “yanlış”, %14’ü “kesin yanlış” bulduğunu belirtti. “Kadınların bir işte çalışmak için kocalarından izin almaları doğru olur” yargısına deneklerin %84’ü olumlayarak; %20’si “kesin doğru”, %64’ü “doğru”, %12’si “yanlış”, %4’ü “kesin yanlış” yanıtını verdi. Yaratılışa inananların oranı %93 iken, evrime inananlar %7’de kaldı. Dünyayı anlayabilmek için deneklerin %56’sı din kitaplarının, %44’ü ise bilimin önemli olduğunu düşündüğünü ifade etti. [8]

Deneklerin %91’inin PKK’yı, %90’unun İsrail’i, %80’inin şeriatı, %73’ünün komünizmi “aşırı” olarak gördüğü saptandı. Aşırı bulunan diğer unsurlar arasında ise El-Kaide, faşizm, ırkçılık, Taliban ve Hamas yer aldı. [8]

Deneklerin %86’sı ABD’nin hedefinin “Türkiye’yi bölmek,” %85’i ise “İslam dinini bölmek ve/veya zayıflatmak” olduğunu düşündüğü belirlendi. Araştırma, toplumun Avrupa Birliği’ne yaklaşımı konusunda oldukça ilginç bir tablo ortaya çıkardı. Deneklerin %80’i ne yapılırsa yapılsın Türkiye’nin AB’ye giremeyeceği; %93’ü ise Birliğin Türkiye’ye diğer aday ülkelerle eşit davranmadığı görüşündeydi. AB’nin Türkiye’yi bölmeyi hedeflediğini düşünenlerin oranının %76 olmasına rağmen, AB’ye tam üyelik konusunda, deneklerin %16’sı “çok isterim,” %41’i “isterim,” %15’i “farketmez,” %16’sı “istemem” ve %11’i “hiç istemem” yanıtı vermişti. [8]

Deneklerin %87’si eşcinsel, %75’i Tanrı’ya inanmayan, %72'si içki içen, %67’si nikahsız yaşayan, %66’sı hiçbir dine inanmayan, %64’ü Yahudi, %52’si Hıristiyan, %36’sı kızları şort giyen, %26’sı ise başka bir ırk veya renkten olan komşu istemediğini belirtti. Araştırmaya göre, 1990 yılında Yahudi komşu istemeyenlerin oranı %45 iken, 2009’da bu oran %64’e yükseldi. Başka ırk veya renkten komşu istememe oranı ise 1990’da %39 iken 2009’da %26’ya düştü. Araştırma, üniversite mezunlarının en hoşgörülü grubu oluşturduğunu, eğitim seviyesi düştükçe hoşgörünün azaldığını ortaya koydu. [8]

Bahçeşehir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı, sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Narlı, araştırmanın Türkiye geneli için bir “hoşgörüsüzlük” tablosu ortaya koyduğunu, halkın kendi dini değerleriyle çatışan veya bu değerlere aykırı yaşam sürenleri tolere edemediğini belirtti. Araştırmayı “Türklerin % 64’ü Yahudi komşu istemiyor” başlığı ile duyuran İsrail’de yayınlanan Haaretz gazetesi, Türklerin “Genel olarak farklı yaşam tarzlarına düşük toleransı olduğunu gösterdiğini” belirterek, araştırmayı yapan ekibin başındaki Prof. Dr. Yılmaz Esmer’in “Türkiye’de İsrail karşıtı hissiyatının yükselişte olduğu” analizine yer verdi. Gazete haberinde “Araştırmaya göre, İsrail en az popüler ülke. Onun ardından Ermenistan ve ABD var. İsrail ayrıca, dünyanın sorunlarından en çok sorumlu tutulan ülkedir. Ondan sonra ABD ve AB politikaları geliyor.” yorumunu yaptı. [8]

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupa Aracı programı tarafından desteklenen ve Beyoğlu Musevi Hahamhane Vakfı tarafından Türkiye halkının farklı kimliklere ve özellikle Yahudilere bakış açısını saptamak için 18 Mayıs-18 Haziran 2009 arasında Frekans Araştırma Şirketi’ne yaptırılan bir başka araştırma da Türkiye’de farklı olanlara hoşgörüsüzlüğü gözler önüne serdi. Türkiye genelinde 1,108 kişiyle telefonla görüşülerek yapılan bu araştırmada da, deneklerin %48’inin Yahudi, %47’sinin Ermeni, %46’sinin Rum, %39’unun ateist, %35’in Hıristiyan, %20’sinin Kürt ve %14’ünün Alevi komşu istemediği saptandı. Kendilerini “Müslüman” olarak tanımlayanlar, %61 ile en fazla Yahudi komşu istemeyen grubu oluştururken; kendilerini “yüksek derece dindar” olarak tanımlayanların da %56’sı aynı görüşteydi. Kendini “ülkücü/milliyetçi” olarak tanımlayanlarda ise bu oran %48’de kaldı. [9]

Deneklerin %65’i İsrail-Filistin çatışmasının tüm Yahudilere ve %51’i de Türkiyeli Yahudilere bakışlarını olumsuz etkilediğini belirtti. Ankete katılanların %68’i “İsrail politikalarından sadece İsrail devleti sorumludur” derken, %20’si “tüm Yahudileri,” %14’ü ise“Türkiye'deki Yahudileri” İsrail politikalarından sorumlu tutmaktaydı.

Azınlıklar hakkında 3 alanda 0 ile 10 arası puan verilmesi istendiğinde, Yahudilerin güvenilirlikleri için 3.6, çalışkanlıkları için 6.8, insana verdikleri değer için de 4.7 puanlık bir ortalama çıktı. Müslümanlar için ise bu oranlar sırasıyla 7.5, 6.7 ve 7.6. “Sizce Yahudiler Türkiye Cumhuriyeti’ne kendilerini ne kadar bağlı hissediyorlar?” sorusuna da ankete katılanların sadece %15’i “bağlı”, %48’i “bağlı değil” yanıtı verdi. Ankete katılanların çoğunluğu, azınlıkların Milli İstihbarat Teşkilatı (%57), ordu (%55), yargı (%55) ve Emniyet teşkilatında (%55) çalışmasından ve siyasi partilerde üst mevki sahibi olmasından (%51) rahatsız olacağını ifade etti. [9]

Ortaya çıkan çarpıcı tablo bu. Bilimsel genellenebilirlik açısından, bu tablonun büyük oranda Türkiye halkını yansıttığı söylenebilir. Hasan Bülent Kahraman, 30 Eylül 2009’da Sabah gazetesindeki köşesinde, gelinen nokta hakkında şu yorumu yapıyordu:
“Büyük “Osmanlı” ve meşhur “tolerans” geleneğinden geldiği söylenen bir toplumun neredeyse her iki kişisinden birisi Yahudilerle komşuluk istemiyor. En çok %61 Müslümanlar istemiyor bunu. Onu “yüksek dindarlık” izliyor. Demektir ki, Müslüman çoğunluğun ezici bir kesimi bu isteksizliğe sahip. MHP'li isteksizlerin oranı %47. […] Yahudilere dönük bu olumsuz yargılar doğrudan iç toplumsal dinamiklerden türeyip gene onlardan mı besleniyor, yoksa İsrail devletinin uyguladığı politikaların bununla bir ilişkisi var mı? “İsrail hükümetinin politikaları çatışma ortamını daha da körüklüyor” diyenlerin oranı %80. Buna mukabil “Filistin hükümet politikaları çatışma ortamı üstünde etkili” diye düşünenlerin oranıysa %65. Bir kere bu son derecede çarpıcı bir gösterge. Buna karşılık “İsrail-Filistin çatışması benim dünyada yaşayan Yahudilere bakışımı oldukça olumsuz etkiledi” diyenler %25, “olumsuz etkiledi” diyenler %40. İkisi alt alta müthiş bir sonuç üretiyor. Öte yandan, “Türkiye’de yaşayan Yahudilere bakışımı oldukça olumsuz etkiledi” diyenler %20, “olumsuz etkiledi” diyenler %32. Bu da gene öyle yabana atılmayacak bir sonuç.” [10]
Yalçın Küçük tarafından "Sabetayist" ilan edilen Ertuğrul Özkök, İslamcıların "Yahudi kontrolünde" olmakla suçladığı Hürriyet'te, Kahraman'ın yazısının başlığında kullandığı "Yahudileri nasıl biliriz?" sorusuna da belki de yıllar öncesinden cevap veriyordu:
"Farkında mısınız, Yalçın Küçük çoğumuzu "savunma duygusuna" itiyor. Çoğumuzu "Ben Sabetayist değilim" demek zorunda bırakıyor. Tabii hepimiz biliyoruz ki, bu şifrenin gerçek anlamı şudur: "Hayır, ben Yahudi değilim." [...] Korktuğumuz şey nedir? Hadi gelin cesaretle bunun adını da koyalım. "Yahudi" olarak damgalanma korkusu." [11]
O zaman, belki de, baskı altında oldukları ülkelerde —ki Sinagoglar bombalanıyorsa, Hrant Dink Ermeni olduğu için hedef seçilerek öldürülüyorsa, Haliç’ten haç çıkarma töreni sebebiyle topu topu 2,000 kişi kalmış Rum azınlık, kızgın kalabalıklar tarafından tehditkar gösterilere maruz bırakılıyorsa, baskının mevcudiyeti ortadadır— azınlıkların kendilerini “rehine” olarak hissetmeleri, cemaat üyelerini saldırılardan koruma içgüdüsüyle “etliye sütlüye fazla karışmamaları” insani bir olgudur. Belki de, çoğunluğa ait bireylerin kolayca kavrayamayacağı “ürkek bir güvercin sürüsünün” ruh haliydi bu. Rıfat N. Bali, Sinagog saldırılarının ardından bu ruh halini şöyle tespit ediyordu:
“Türk Yahudi Cemaati sözcülerinin […] âdeta sürekli çiğnenmekten tadını kaybederek yavan bir sakız haline dönüşmüş “bizler 500 yıldır buradayız, bir yere gitmiyoruz, Türk’üz. […] Antisemitizm mevcut değildir.” sözlerini devamlı tekrarlamaları ise […] kendisini hep kuşatma altında hisseden, savunmaya çekilmiş, siyasal ve kamusal alandan dışlandığı için tam anlamıyla yerlileşememiş küçük bir azınlık toplumuna egemen olan biçarelik ve korku duygusunun en veciz şekilde ifadesiydi. Hahambaşı’nın hastanelerde yatan yaralıları bile ziyaret etmeyerek toplumdan kendisini tecrit etmesi, buna karşın popüler milliyetçilikle renklendirilmiş, “AB’ni tenkit etme” gibi motifler içeren demeçler vermeyi tercih etmesi ise, tüm gayretlerine rağmen hiçbir zaman “yurttaş” olarak kabul edilmeyeceğini idrak eden, bu nedenle de zımmiliği içselleştiren bir toplumun ruh halinin dile gelmesiydi. Bu içler acısı, evlere şenlik manzara Türk Yahudi Cemaati’nin karşı karşıya kaldığı durumu en iyi şekilde resmetmektedir.” [12] 

Bu yazı dizisinin diğer makaleleri:

Hakkımız olmayan tek şey unutmaktır… 22 Aralık 2009 Salı http://ozgurlukcudemokrasi.blogspot.com/2009/12/hakkmz-olmayan-tek-sey-unutmaktr.html

Allah Aşkına, Nedir Bu Antisemitizm, Bilen Var mı? 25 Aralık 2009 Cuma http://ozgurlukcudemokrasi.blogspot.com/2009/12/allah-askna-nedir-bu-antisemitizm-bilen.html

Büyüklere Masallar: Türkiye’de Antisemitizm Yoktur 01 Ocak 2010 Cuma http://ozgurlukcudemokrasi.blogspot.com/2010/01/buyuklere-masallar-turkiyede.html

Kırılma Noktası 1: Sol Liberal-İslami İttifak 08 Ocak 2010 Cuma http://ozgurlukcudemokrasi.blogspot.com/2010/01/krlma-noktas-1-sol-liberal-islami.html

"Salkım Hanım'ın Taneleri" mi, "Yahudi'nin Adı Yok" mu? 18 Ocak 2010 Pazartesi http://ozgurlukcudemokrasi.blogspot.com/2010/01/salkm-hanmn-taneleri-mi-yahudinin-ad.html

Antisemitizm korkusu, İsrail’in eleştirilmesine engel mi? 29 Ocak 2010 Cuma http://ozgurlukcudemokrasi.blogspot.com/2010/01/antisemitizm-korkusu-israilin.html

Kırılma Noktası 2: Dökme Kurşun Harekatı 22 Mart 2010 Pazartesi http://ozgurlukcudemokrasi.blogspot.com/2010/03/krlma-noktas-2-dokme-kursun-harekat.html

Mazluma da Zalime de (Şahide de) Kimlik Sormamak 22 Mart 2010 Pazartesi http://ozgurlukcudemokrasi.blogspot.com/2010/03/mazluma-da-zalime-de-sahide-de-kimlik.html


Kaynakça
  1. Sevimay, Devrim. Anayasa ve demokrasi yeter bize. Milliyet. 2 Şubat 2009. http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=1054326,
  2. Seufert, Günter. Türk Gençleri Arasında Din ve Milliyetçilik. Konrad Adenauer Vakfı. 2000. http://www.konrad.org.tr/index.php?id=485. [Araştırmanın sonuç raporu için: http://www.konrad.org.tr/index.php?id=141]
  3. Gümüş, Adnan. Yahudi ve Ermeni düşmanlığı. Radikal İki. 30 Kasım 2003. http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=2795
  4. Dağı, İhsan D.; Toprak, Metin. Dış politika ve Kamuoyu. Radikal, 1 Aralık 2003. http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=97302
  5. Barlas, Mehmet. Seçmen sağa kayarken, ‘sol’da faşizme mi kaydı? Sabah. 1 Nisan 2004. http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2004/04/01/Secmen_saga_kayarkensol_da_fasizme_mi_kaydi
  6. 2008 Survey: Pew Global Attitudes Project. Pew Research Center. 17 Eylül 2008. http://pewglobal.org/reports/pdf/262.pdf
  7. Grim, Brian J.; Wike, Richard. Turkey and Its (Many) Discontents. Pew Research Center. 25 Ekim 2007. http://pewresearch.org/pubs/623/turkey
  8. % 64: Yahudi komşu istemiyoruz. Şalom. 3 Haziran 2009. http://www.salom.com.tr/news/detail.aspx?id=12023
  9. Farklılıklar zenginliğimiz değil korkumuz olmuş. Radikal. 30 Eylül 2009. http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&ArticleID=956892&Date=30.09.2009&CategoryID=97
  10. Kahraman, Hasan Bülent. Yahudileri nasıl biliriz? Sabah. 30 Eylül 2009. http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/kahraman/2009/09/30/yahudileri_nasil_biliriz
  11. Özkök, Ertuğrul. Evet ben bir Sabetayistim. Hürriyet. 8 Haziran 2005. http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=325593&yazarid=10
  12. Bali, Rıfat N. "Anne, baba susmayın, peri masallarını anlatmaya devam edin…" Birikim. Sayı: 177, Ocak 2004. http://www.rifatbali.com/images/stories/dokumanlar/anne_baba_susmayin.pdf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder