1 Ocak 2010 Cuma

Büyüklere Masallar: Türkiye’de Antisemitizm Yoktur

“… küçücük, küçülmeye hâlâ devam eden, kimseye bir zararı olmayan, sürekli beşinci kol olma zannıyla karşılaşan bir cemaat… […] Bu cemaatle ilgili bir sorun varsa Türkiye'de, sorun cemaat değildir, cemaatin karşılaştığı gizli ve açık ırkçılıktır. Zaten 15,000 kişi 70,000,000’a ne sorun çıkartabilir? Önemli olan 70,000,000’un 15,000’e hoşgörülü, anlayışlı, duyarlı davranmasıdır. Tersi değil… Bugün Türkiye'de her an vahşete dönüşme potansiyelini içinde taşıyan milliyetçilikle, ırkçılıkla uğraşmak gerekir, şu veya bu cemaatle değil.”
Roni Margulies, 28 Nisan 2007 [1]

 Başbakan Recep Tayip Erdoğan, 3 Şubat 2009’da yaptığı açıklamada “Bu ülkenin tarihinde, milletin tarihinde hiçbir zaman antisemitizm olmamıştır. Hiçbir zaman Yahudi düşmanlığı yapmamışız. Bizim iktidarımızda böyle bir şey olmaz.” [2] diyordu. Aynı gün, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, antisemit olarak değerlendirilebilecek olayları “münferit hadiseler” olarak gördüğünü “Ben neysem, Musevi vatandaşlarım da odur. Musevi vatandaşlarımız, Hıristiyan vatandaşlarımız hepsi bu ülkenin vatandaşlarıdır. Bu konuda yanlış yapanlar olabilir, yanlış yapanlar her toplumda çıkar. O yanlış yapanları da herkesin ikaz etmesi gerekir. İsrail ayrıdır, Türkiye'deki Musevi vatandaşlarımız ayrıdır. […] Bunları kesinlikle birbirinden ayırmak gerekir.” sözleriyle ifade etti. [2] Başbakan daha önce, 10 Haziran 2005 tarihinde, 2. Dünya Savaşı sırasında Yahudileri Nazilerden kurtaran Türk diplomatları adına Anti-Defamation League tarafından kendisine sunulan “İnsani İlgi Gösterme Cesareti Ödülü”nü kabulünde yaptığı konuşmada da “Musevi düşmanlığının Türkiye’de yeri yok. Kültürümüze yabancı bir unsurdur.” dememiş miydi zaten? [3]

 Hem “onlardan” olan Marsel Russo da Şalom gazetesinde, 4 Mart 2009’da “Her ne kadar son aylarda art arda çıkan birçok kitap Türk Yahudi tarihinin karanlık sayfalarını açığa vurmaya başladıysa da, Türkiye ne Dreyfüs tipi bir olayla ne de Yahudilere karşı ırkçı anlamda saldırılarla karşı karşıya kalmamıştır…” yazarak antisemitizmin Türkiye’de ciddi bir problem olmadığını söylememiş miydi? [4] Yine “onlardan” İshak Alaton, Alarko’yu hiçbir antisemit engellemeyle karşılaşmadan kurduğuna dikkat çeken The New York Times gazetesinde, 13 Şubat 2009 tarihine yayınlanan söyleşisinde, “Yahudi olduğum için kendimi hiç dışlanmış hissetmedim. Keyifli bir hayatım ve düzenli bir büyümem oldu.” dememiş miydi? [5] Aynı Alaton, 9 Aralık 2004 tarihinde Fransız Le Nouvel Observateur dergisine de “Türkiye'de antisemitizm yoktur.” açıklamasında bulunmamış mıydı? [6]

Üstüne üstlük, ABD Başkanı Barack Hussein Obama’nın 2009 Nisan ayındaki İstanbul ziyareti sırasında, yaklaşık 45 dakika görüştüğü Türkiye Musevi Cemaati Hahambaşı Rav İsak Haleva, İstanbul Ermeni Patrik vekili Başepiskopos Şahan Sıvacıyan ve Süryani Kadim Kilisesi İstanbul Metropoliti Mor Filuksinos Yusuf Çetin de, aynı toplantıya katılan İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı’nın basına yaptığı açıklamaya göre, “Türkiye'de barış ve huzur içinde yaşamaktan mutluyuz.” dememişler miydi? [7]

Aynı Rav Haleva, 15 Aralık 2004’te Tercüman’a yaptığı bir açıklamada, İstanbul Ermeni Patriği II. Mesrob Mutafyan Hazretleri ile İstanbul ve Yeni Roma Ekümenik Patrikhanesi ve Başpiskoposluğu temsilcisi Peder Dasiteos Aragnostopulus’un aynı gazetede çizdikleri huzur ve mutluluk tablosuna katılıp, “Türkiye, 500 yıl önce İspanya bizi kovarken kucak açtı. Bizleri kabul etti. 2. Dünya Harbi sırasında da Nazizmden kaçan Yahudiler Türkiye'de kabul gördü. Biz Türkiye'de çok rahatız. […] Bir problemimiz yok.” demecini vermemiş miydi? [8]

Belli ki, Başbakan haklıydı ve Yahudi Cemaati için cennet vatanımızda her şey gayet güllük gülistanlıktı. Bu görüşü son yıllara kadar World Jewish Congress (WJC) ve Anti Defamation League (ADL) gibi uluslararası Yahudi kuruluşları da, 500.Yıl Vakfı da paylaşıyordu. [9] Gerçi Avrupa Konseyi, 15 Şubat 2005 tarihinde yayınladığı 3. Türkiye Raporunda, Yahudilere karşı en az biri [diş hekimi Yasef Yahya] ölümle sonuçlanan fiziksel saldırılar olduğunu, basında antisemitizmin devam ettiğini ve Türkiye Yahudi Cemaatinin İsrail politikalarından sorumlu tutulduğunu yazmıştı; [10] dünya çapında antisemitizmi izleyen Simon Wiesenthal Center adlı saygın örgüt de, 23 Ağustos 2004’de Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e gönderdiği bir mektupla, Anadolu’da Vakit gazetesinde Abdurrahman Karakoç’un [11] 17 Ağustos 2004’de kaleme aldığı Hitler’i öven antisemit yazıyı şikayet etmişti [12] ama, ne gam; bunlar da münferit olaylar sayılamazlar mıydı?

O zaman, Birikim dergisinin Ekim 2004 tarihli sayısında yayınlanan “Antisemitizme sıfır tahammül” başlıklı bildiride imzası bulunan 117 kişiye ne oluyordu?:

“Yahudilerin baş faili oldukları envai çeşit komplo teorilerini ortaya sürmek sıradanlaştırıldı… Gündelikleşmiş ezberi bozmak için bizim gibi düşünen ve hisseden herkesi sesini yükseltmeye çağırıyoruz. […] Solun büyük bir kesiminin, kimi insan hakları savunucularının ve ırkçılık karşıtlarının antisemitizmi gündemlerine oturtamadıklarına, kendi başına bir tehdit olarak telaffuz edemediklerine, son dönemde gözlemlediğimiz gibi bir tepki vermek kaçınılmazlaştığında, ancak herhangi bir ayrımcılık örneği olarak gördüklerine ve gerçek vahametini es geçebildiklerine tanık oluyoruz. Bir tehlikenin adı doğru telaffuz edilmedikçe onunla mücadele edilemez. Tersine, ağızlarda gevelenen belirsiz sözler kötülüğü gizlemeye yarar." [13]
Allah’tan ne sol, ne liberal, ne sol-liberal, ne Kemalist-ulusalcı, ne ülkücü-milliyetçi ne de İslâmcı çevrelerde çok da ses getirmemişti bu “oyunbozan” bildiri… Tersine sol kesim tarafından eleştirilmişti bile. [14, 15] Liberal kesimden Star yazarı Aziz Üstel, antisemit olayların münferit olduğunu söylemiyor muydu?
“Yahudi düşmanı da ne demek?! Bunu bir Türkiye vatandaşına söylemek, böyle bir ‘ırkçılık’ yaftasını insanımıza, hele bu ülkenin Başbakanına yakıştırmak ayıpların en büyüğüdür! […] Bu topraklarda yaşayan insanlar hiçbir zaman ırkçı olmamıştır! Derin Devlet yanlış işler yapmıştır; 6-7 Eylül olayları gibi... Refik Saydam’ın, İnönü’nün Başbakanı olduğu 1939’da, Naziler’e yaranmak için, Anadolu Ajansında çalışan Yahudi memurları kovması gibi... Ama insanımıza ırkçı demek hem ayıptır, hem de haksızlıkların en büyüğüdür! Kendini bilmez 50-100 kişi, koskoca 70 milyonu bağlamaz, bağlayamaz!” [16]
İslamcı kesiminden Salih Tuna, Ertuğrul Özkök’ün “Hükümet “Hürriyet’i de Yahudi yanlısı basın” diye suçlar korkusuyla, ülkedeki antisemitizm hakkında yazamıyoruz.” minvalindeki yazısına cevaben Yeni Şafak’taki köşesinde antisemitizmi toptan reddetmiyor muydu?
“Üç-beş dangalak yüzünden, Gazze'deki çocuk katliamına isyan eden milyonları töhmet altında tutacak kadar budala değilsin ya! Doğru söyle kime cilve yapıyorsun? Türkiye atmosferini neredeyse “Hitler Almanyası”na benzetmenin, sahte korkularının kaynağı olarak Başbakan'ı işaret etmenin gayesi ne? “Yahudilere yapılan haksızlıklara korkudan karşı çıkamıyorum…” ayaklarına yatmakla kime sinyal veriyorsun? […] Boşa kostaklanma; Türkiye'de antisemitizm yoktur. Hiçbir zaman da olmayacaktır.” [17]
Doç. Dr. Ayhan Aktar’a göre antisemitizm, bir Kemalist hastalığıydı: “KKB [Kemalist Kişilik Bozukluğu] hastaları ile biraz konuşursanız, hemen Büyük Ortadoğu Planı veya “Yahudiler Harran’ı satın alıyor” türünden senaryolar dinlersiniz.” İlhan Selçuk, Cumhuriyet gazetesinde 24 Ocak 2009 tarihinde yayınlanan yazısında “Atatürkçülükte antisemitizm yoktur… İslamcılıkta vardır.” [18] derken; Zaman gazetesinin İslamcı yazarı Ali Bulaç ise
“Dinimizde antisemitizm haramdır. Dininden/ırkından dolayı Yahudi'ye husumet beslenemez. Kur’an-ı Kerim, açık bir dille, Yahudi ve Hıristiyanların “hepsinin bir olmadığını” (3/Al-i İmran, 113-115) [19] belirtir ve onların iyi olanlarını över. Nitekim başta İsrail olmak üzere dünyanın her yerinde İsrail'in cinayetlerine tepki veren “iyi Yahudiler”e tanık olduk, demek ki Kur’an doğruyu söylüyor (Sadakallahu’l-azim). Antisemitizm, Yahudi'yi Yahudi olması hasebiyle hasım ilan etmektir. Ne dinimizde, ne tarihimizde, ne gündelik algımızda biz Müslümanlarda -Türk, Kürt, Fars, Çerkez, Arap, Malay fark etmez- antisemitizme rastlanamaz. Bu yüz kızartıcı suç, tamamen Batı Hıristiyanlığı ve Batı ırkçılığına aittir.” [20]
diyerek tersini söylemiyor muydu? Sosyalist yazar Roni Margulies de, işin ortasını bularak, Birikim dergisinin Ekim 2004 sayısında, ne politik İslamcı ne de sol kesimlerde Yahudi düşmanlığı olmadığının altını çizmemiş miydi? [21] Antisemitizmin alıcısı yoktu kısacası.

O zaman ya 28 Haziran 2006’da Şalom gazetesinde aşağıdaki satırları yazan Yakup Barokas oyunbozandı; ya da Herkül Milas’ın bahsettiği körlük yaşanıyordu:

Yasef Yahya, sinagog saldırılarında yaşamlarını yitirenler, antisemitizmin değil de neyin kurbanı olmuşlardır? Kimi insan antisemitizmin varlığını belirleyen olguları görmezden gelmeyi yeğler, tabuların yıkılmasına karşı çıkar. Ben bunu yüksek ateşin varlığını öğrenmemek için termometreyi kırmaya veya gizlemeye benzetiyorum…” [22]

“Sıradan antisemitizm, sıradan milliyetçilik gibi, içten içe kaynayan bir illettir. İnsanı körletir ve yöneltir, ama varlığının farkında olmayız. […] Bizler önyargımızı 'bilgi' ve 'yargı' olarak algılar, mantıklı argümanlarla haklı gösteririz” [23]
O zaman, EUMC tarafından yapılan antisemitizm tanımının maddelerini esas alarak ve ulusal basından ikişer örneklerle kendimizi sınırlayarak; antisemitizmin varlığını göstermeye çalışalım… Kitaplarda, Internet’teki tartışma forumlarında, İslamcı, ulusalcı ve milliyetçi web sitelerinde, buradaki alıntılardan çok daha sert antisemit söylemlere rastlamak mümkün…


Yahudilerin öldürülmesini haklı göstermek.: Sanırım bunu detaylı olarak açıklamaya lüzum yok. Anadolu’da Vakit gazetesi yazarı Abdurrahim Karakoç’un 17 Ağustos 2004 tarihli yazısı açıkça Soykırımı övmektedir:

“Dünya kamuoyunda “ırkçı, sadist, canavar” olarak takdim edilen Adolf Hitler’in basiretine hayran olmamak elde değil. Hitler bugünleri görmüş ta o zaman. Dünyanın başına bela olacaklarını bildiği içindir ki, ırkçılığı din gibi algılayan, yeryüzünü kana bulamaktan zevk alan hokkabaz Yahudileri temizlemiş.” [11]
İkinci örnek, 1 Şubat 2009 tarihinde Millî Gazete’nin “Tarih boyunca insanlığa düşman oldular” başlıklı imzasız yorumunda bulunabilir:

“Onların mazlum, sadece para kazanan ve Hitler tarafından suçsuz yere fırınlarda yakılan zavallılar olarak gösterilmeleri bir tiyatrodur. Onlar, zulüm görmüşlerdir, sürülmüşlerdir, ezilmişlerdir. Bu doğrudur. Ama neden ezilip, sürüldükleri açılınca onlara yapılanın az bile olduğunu söyleyen abartmış olmaz. Sözlerin en doğrusu ve en kesini olan Kur’an onları geniş anlatmıştır. Kur’an’ın onlardan söz ederken zikrettiği en bariz vasıfları şunlardır: İnsanlık düşmanıdırlar. Özellikle de Muhammed aleyhisselamın ümmetine ebedi düşmandırlar. Onların öldürdükleri peygamber sayısına bakıldığında bu nitelikleri gayet rahat anlaşılacaktır.” [24]

Yahudilerin medyayı, ekonomiyi, hükümeti veya diğer toplumsal kurumu kontrol ettiği suçlaması: Sırplara göre de dünyayı, petrol zengini Müslüman elitler ve petrol tröstleri beraberce yönetmektedir: Sırp basınında, Kosova vahşeti sırasında, petrol zengini Suudi Arabistan, Kuveyt, BAE ve Katar gibi ülkelerin petrol gelirleriyle, Batı’da satın aldıkları şirketlerin listesini de ekleyerek, sık sık dile getirilen “Bazı nüfuzlu Müslüman ülkeler ve petrol endüstrisinde büyük çıkarları olan ABD ve NATO üyesi yardakçıları, önce Yugoslavya’yı parçalayarak zayıflattılar, sonra Bosnalılar eliyle Avrupa’nın göbeğinde bağımsız bir Müslüman devlet kurabilmek için, savaş sırasında ortaya çıkan ufak tefek bazı zorlukları abarttılar, gerçeği saptırarak Sırp askerlerini Srebrenica’da Soykırım yapmakla suçladılar ve bu yalanlarını petro-dolarları ile satın aldıkları uluslararası basını eliyle dünya kamuoyuna servis ettiler. Şimdi Kosova’da aynı oyun bir kez daha sahnelenmekte.” türü ırkçı savlardan pek farkı yoktur.

Daha birkaç gün önce bir Sırp gazeteci, Dışişleri Bakanı Ahmet Davudoğlu’nun sözlerinden alıntı yapıp, Türkiye’nin Balkan hakimiyeti için başlattığı projenin ikinci aşamasına geçtiği, Radovan Karadziç’in tam da bunu önlemek amacıyla Sırpları silahlı direnişe geçirdiğini anlatan bir yazı yazdı. [25] Batı’da son 10 yıldır yükselen İslamofobi dalgası da “her şeye ve her yere bizim kültürümüzü ve yaşam tarzımızı yıkmaya çalışan Müslümanlar hakim olmaya başladı” minvalinde hezeyanlar içermektedir. Öznesi ister “Yahudi” ister “Müslüman” olsun, bu tür söylemlerde, bir ırka, ulusa ve/veya dini topluma duyulan ve onların dini ve/veya etnik kimliğine yönelen nefret söz konusudur. Bu tür antisemitizme örnek olarak, Yusuf Kaplan’ın 21 Şubat 2005’te Yeni Şafak’a gazetesinde yayınlanan “Batı’yı Yahudi yönetir” postulatına dayalı yazısı gösterilebilir:
“Yahudilerin, özellikle Batılı ülkelerde siyasete, ekonomiye, kültüre yön ve şekil verebilecek bir güce sahip olmalarıdır. […] Yine Batıdaki üniversitelere, medya dünyasına da Yahudiler hakimdir. […] Batılı ülkelerdeki Yahudilerin her şeye hakim olmaya çalışmaları ve hakim oldukları kurumları kendi çıkarları doğrultusunda rahatça ve şımarık bir şekilde kullanmaları …” [26]
İkinci örnek, Hasan Karakaya’nın Anadolu’da Vakit gazetesindeki, transseksüelliği de aşağılamayı ihmal etmeyen “Almanya’yı Yahudiler yönetir” temalı yazısıdır:
“Merak ettiğim şu: Aydın Doğan gazeteleri Almanya’daki dâvâyı tek başlarına mı takip ettiler, yoksa Yahudi ortakları kendilerine yardımcı oldu mu?.. Bu arada; Alman yargısındaki Yahudi egemenliğini de lütfen gözden ırak tutmayın! Deniz Feneri Dâvâsı’nın mahkûmiyetle sonuçlanmasında eğer Yahudilerin dahli yoksa, ben de “Sisi”yim! […] Evet, “her taşın altında” olduğu gibi bu olayda da “Yahudi parmağı” olduğunu düşünüyorum…” [27]
Bu yaygın ve sıradanlaşmış antisemitizmin (b)ulaştığı zihinleri gösteren diğer örnekler arasında, Lale Müldür ve Murat Belge’nin Radikal’de, Can Dündar’ın Milliyet’te ve Ramazan Kurt’un Ortadoğu’daki yazıları gösterilebilir:
“Amerika’da yönetim, siyaset, ticaret, ekonomi, mali piyasalar, eğitim, sinema ve medyanın Yahudi etkisi altında olduğunu da söylemeliyiz” [28]

“Uluslararası topluluk [İsrail’e] daha hoşgörülü. […] Batı toplumlarında Yahudi varlığının ciddi etkisini de unutmamalı” [29]

“Televizyonda, basında, internette, devlet adamlarının dilinde dolaşan çoğu metnin altında da [Yahudilerin] görünmeyen imzaları var. Görmeye çalışın!” [30]

“Hollywood sadece Yahudilerin değil, İsrail’in, MOSSAD’ın kontrolü altında” [31]

Bir Yahudi’nin, Yahudi grubun ve hatta Yahudi olmayanların işlediği gerçek ya da hayali bir kabahatten dolayı, bütün olarak Yahudi toplumunu suçlamak.: Batı’da 11 Eylül 2001 saldırıları sonrası hızla yükselen İslamofobi çerçevesinde gündeme getirilen “İslamcı terör” söylemi de, tüm Müslümanları şeytanlaştırarak, dünyadaki tüm terör olaylarının onların başının altından çıktığına Batı kamuoyunu ikna etmeyi amaçlar. Wayne Kopping’in yönettiği ve Glenn Beck’in CNN Headline News adlı programda “Bu yaşadığımız çağın en önemli filmi” olarak övdüğü “Obsession” adlı film, bu amaca hizmet etti. [32] Bu tür ırkçı söylemleri “Yahudi”yi özne yaparak tekrarlamak, antisemitizmdir.

Örneğin, Zeki Ceylan’ın Millî Gazete’de 20 Ocak 2009’da yayınlanan yazısında, “İsrail” yerine “El Kaide,” “Siyonizm” yerine “İslami terör”, “Yahudi” yerine “Müslüman” kelimesini koyarak, Başbakan Erdoğan’ın “Terörün dini olmaz” [33] açıklamasını da akılda tutarak okursanız, İslamofobi ve antisemitizm arasındaki paralellik daha da netleşir:

“Diyorlar ki “İsrail’e kızabilirsiniz ama Yahudi’ye asla!” Diyorlar ki “Siyonizm’e kızabilirsiniz ama bu Yahudi’yi sevmemenizi gerektirmez!” Aksine Yahudi’yi sevmeliymişiz! Kim diyor, kim istiyor bunu? Öncelikle Yahudi istiyor! Sonra da Yahudi’nin denetimi altındaki kalem erbabı istiyor! Ey Yahudi, seni nasıl seveyim? Sen böyle bir vahşet sergilerken, ben seni nasıl bağrıma basayım?! […] Yahudi’nin “Beni sevin” demesiyle katilin maktulden kendisini sevmesini istemesi arasında ne fark var? Hiçbir fark yok! Katil, bir kişiyi ya da birkaç kişiyi öldürürken, Yahudi tüm insanlığı öldürüyor! […] Hem böyle alçakça işlere imza atacaksın hem de “Beni sevin” diye istekte bulunacaksın! Bu ne yüzsüzlük! Bu ne pişkinlik! Bu ne arsızlık! Ey Yahudi, gerçekten sevilmek istiyorsan, gerçekten insanlık içinde bir değerin olsun istiyorsan bu vahşet politikasına bir son vermelisin!” [34]
Anadolu’da Vakit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak da 27 Nisan 2009 tarihli yazısında, Abdülhamid’in tahttan indirilmesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması ve Ermeni Tehcirinden, birkaç kuşak Yahudi ve “gizli Yahudi”yi sorumlu tutmaktadır:
“Bizde ise darbe ile iktidara el koyan İttihat Terakki çetesi var işbaşında.. Olanların sorumluluğunu Müslümanlara, Osmanlı’ya, Türklere çıkartamazsınız. Olanları yapanlar, bu işi kimin, niçin kışkırttığı belli. […] Tehcir kararını alanların bundan ne farkı var?. Topal Osman’ı aklama adına, İttihatçıların kirli oyunlarını gizleme adına bütün bir halkı, bir ülkeyi, Müslümanları karalamaya kimsenin hakkı yok. Müslümanların halifesi Abdulhamid Han’ı Yahudi işadamı Selanikli Alatini Efendi’nin evine sürgüne gönderenler Ermenilere mi merhamet edecekler?. Osmanlı böyle yıkıldı ve İsrail Osmanlı’nın enkazı üzerinde yükseldi ve bu sonucu hazırlayan sebeplerin arkasında bu sinsi oyunlar vardı.” [35]
Yarım asır önce Hüseyin Nihâl Atsız tarafından dile getirilirken, bu ırkçı iddia bütün azınlıkları kapsamaktaydı:
“Sultan Abdülhamid tarafından tepelenen Ermeniler; […] 1897’de tepelenen Yunanlılar ve Filistin’de bir Yahudistan kurmak teşebbüsleri Sultan Hamid tarafından önlenen Yahudiler […] padişahı tahtından indiren kabadayılardı” [36]

Soykırımın gerçekliğini, kapsamını, mekanizmalarını (örneğin gaz odaları) veya maksatlılığını inkar etmek. Özellikle milliyetçi ve İslami basında oldukça yaygın olarak dile getirilen ırkçı inkar, kurbanın olmayan bir mazlumluk üzerinden günahkar/haksız çıkar sağlamak peşinde olduğu argümanına dayanır. Örneğin, Millî Gazete yazarı Fatih Sertyüz’ün 24 Şubat 2009’deki yazısı, ulusal bir gazetede son 20 yılın en ağır Soykırım inkarı metnidir. O yazıdan küçük bir kesit sunalım: :

“Gaz odaları da kocaman bir yalandı. […] Başka bir dolma Zyklon-B gazı hakkında yutturulmak istenendi. Alman makamları bu gazı, savaş sırasında ortaya çıkan ve binlerce insanın ölmesine yol açan Tifüs mikrobunu kırmak için kullanmışlardı. Yani Yahudileri öldürmek değil, bilakis kurtarmak istiyorlardı.” [37]
Türkiye gazetesi yazarı M. Necati Özfatura’nın “Soykırımı Siyonistler planladı” formülüne dayanan 13 Nisan 2002 tarihli yazısı da, 1999 yılında bir tecavüz davasına bakan İtalyan Temyiz Mahkemesinin “Küçük bir aracın içinde, kendi isteği olmadan dar blucin giyen bir kadına, bir erkeğin sahip olması mümkün değildir.’” [38] kararıyla benzeşir: İlki antisemit, diğerleri cinsiyetçi (sexist) olan bu söylemler, “ezen ile —düşük karakterinden ötürü— ezilenin aslında günahkar bir işbirliği yaptıkları, ancak daha sonra kurbanın —yine düşük karakterinden ötürü— işine öyle geldiği için mazlum rolü oynadığı” argümanı üzerine kurulur:

“İkinci Dünya Savaşı esnasında Hitler’in kıyımı ile Siyonist medyaya malzeme oldu. Yahudileri mazlum millet gibi tanıttılar. Aslında Hitler’i iktidara getiren ABD’li Yahudi bankerler ve çok uluslu şirketler idi. Hitler Avrupa’daki Yahudilerin Filistin’e göç etmeleri için soykırım yaptı. Ama bu dev aynasında büyütüldü. Kaldı ki Hitler’in soyunda Yahudiler olduğu biliniyor. İsrail’in kurulması dünya Siyonist teşkilatınca yıllar önce planlanmıştı. Bunu 2. Dünya Savaşı’ndan sonra başardılar.” [39]
Michael Medved’in ““Kölelik hiç de sanıldığı kadar kötü değildi, çünkü sağlıklı köle kıymetli, ölü köle değersizdi; siyahlar aslında köle olarak Afrika’dakinden çok daha iyi koşullarda yaşadı.” [40] iddiasında ise köleliğin maksatlılığını gizleme çabası vardır. Can Dündar da ya soykırımın sayıyla değil —Srebrenica’daki gibi— maksatla ilgili bir kavram olduğunu bilmiyor ya da soykırımın maksatlılığını inkar ediyordu:

“Ölü saymak ayıptır, ancak savaştaki 40 milyon kaybın 6 milyonunun Yahudi, 26 milyonunun Sovyet yurttaşı” [41]

Bir halk olarak Yahudileri, bir devlet olarak İsrail’i soykırımı icat etmek veya abartmakla suçlamak.: Özellikle milliyetçi ve İslami basında oldukça yaygın olarak dillendirilen bu teze göre Yahudiler, bir soykırım icat ederek kendi emellerini (İsrail’i kurmak) meşrulaştırmışlardır.

İşin ilginci, bu söylem Müslüman ve Türklere karşı da kullanılmaktadır: İsviçreli Alexander Dorin, 2009’da yayınlanan Die Geschichte eines Salonfahigen Rassismus [Salon Irkçılığının Tarihi] adlı kitabında, aslında Srebrenica’da ne Soykırım ne de katliam yapıldığını; bu yalanın kendi emellerini (Bosna-Hersek’i kurmak) meşrulaştırmak için Aliya İzzetbegoviç ve Bill Clinton tarafından uydurulduğunu, olaylarda ölenlerin sayısının 2-3 kat şişirildiğini, öldürülenlerin de aslında Bosna Hersek ordusuna mensup askerler olduğunu iddia etmektedir. [42, 43]

Noam Chomsky de NATO harekatı öncesi çoğu cinayeti Kosova Kurtuluş Ordusu’nun işlediğini, Sırpların NATO saldırılarından sonra silaha sarıldığını iddia eder ve bu yüzden ciddi şekilde eleştirilir. [44-48] Arada bir fark var mı?

Yunanistan’daki aşırı sağcı basın da, tezini güçlendirmek için Türklerin Ermenilere, Rumlara, Kürtlere uyguladıkları zulümleri sıralayıp; Nazilerin bile Türklerden esinlenerek ve Türklerin imha yöntemlerini kullanarak Yahudi Soykırımını yaptıklarını, Kıbrıs’ta da benzer bir etnik temizlik uyguladıklarını iddia edip, Türkiye’nin Barış Gücü çerçevesinde Kosova’ya asker göndermesini de “Balkanlara tekrar nüfuz etmek isteyen yayılmacı Türkiye Cumhuriyeti, Kosovalı Müslüman Arnavut azınlığı yıllardır silahlandırdı ve Sırplara karşı kışkırtarak bu isyana sebep oldu. Nitekim Prizren bölgesine Türk askeri yerleştirmeyi başardılar.” [49] diyerek, etnik temizlik sırasının Balkanlara geldiğini ima ediyordu. Bu yorumlarda Türklerin emellerini (Balkanlara geri dönmek) gerçekleştirmek için hem Kosovalı teröristleri yıllardır silahlandırdıkları, hem de Sırpların Kosova’da bir katliam yaptıkları hikayesini uydurdukları iddia ediliyordu. [50] Yine düşünelim, bir fark var mı?

Millî Gazete’de 15 Aralık 2007 tarihinde Fahri Güven imzasıyla yayınlanan “Yahudi bir beladır, Ermenistan ise ikinci İsrail’dir” başlıklı yazı bu tip antisemitizme tipik bir örnektir:
“Siyonist teşkilatı, Hitler devrinde Yahudilere yapılan mezalimi büyüttü; soykırım diye bir balon yaptı. Üfürdü, şişirdi, uçurdu; on, yirmi, elli, yüz misline çıkardı. Binlerce romana, piyese, filme mevzu yaptı. Bütün insanlığa durmadan gösteriyor.” [51]
İkinci örnek, 1 Ağustos 2006 tarihli Bugün gazetesinde, Nuh Gönültaş imzalı yazıdır. Yazının “alaycı” ve “lastikli” başlığı (“Artık Yahudilerin soykırım iddialarına karşı delillerimiz var!”) bile, Soykırımın aslında bir Yahudi “iddiası” olduğunu ima eder:

“İsrail kendi sonunu hazırlıyor! […] Bizim kuşak Hitler’in katliamlarını görmedi. Sadece Yahudi gözlüğünden okudu, izledi, yazdı. […] Fakat İsrail’in ve Amerika’nın Evangelist yönetimlerinin katliamlarını gördük görüyoruz. Gördüğümüz ile Hitler’i kıyaslama imkanımız olmasa da gördüğümüzün daha şiddetli olduğunu düşünmememiz için de bir sebep yok. Yahudiler kendi peygamberlerini bile öldüren bir kavimdir. Ve onlar kendi kitaplarında Allah’la savaşan bir kavim olduklarını ilan ediyorlar.” [52]
Bu revizyonist iddianın diğer örnekleri Nihal Karaca’nın Zaman’daki ve Yasin Aktay’ın Yeni Şafak’taki yazılarıdır:

“Soykırıma ait anılar her nasılsa 1967'ye kadar hiç mevzubahis olmamış, sonra ABD'li Yahudi elitler tarafından adeta 'keşfedilmişlerdir'.” [53]

“İsrail varlığını bir propagandaya borçludur ve bütün dünyada onun varlığı, meşruiyeti, bütün yaptıklarıyla hâlâ masum, mağdur ve haklı görülebiliyor olması bile bu propaganda sayesinde mümkün” [54]

Yahudi yurttaşları, İsrail’e, yurttaşı oldukları ülkelerin çıkarlarından daha sadık olmakla suçlamak.: Örneğin Hasan Demir’in 5 Ağustos 2008 tarihli YeniÇağ gazetesinde yayınlanan ve Türkiye vatandaşı Yahudilerin, İsrail’le yaptıkları gizli işbirliği çerçevesinde, Türkiye’de Ergenekon’dan bile daha büyük bir komplonun parçası olduklarını anlattığı yazısıdır. İşin ilginci, bütün buları kaleme alan Demir’in bile bu ülkede kendisini antisemit olarak görmemektedir:
“17 milyar doların 9.7 milyar doları tefeci Nesim Malki eliyle piyasaya verilmiş, kalan 7.3 milyar doların 5 milyar doları “diğer Musevi vatandaşlar eliyle satılmışsa”, bu Türkiye’deki pek çok Musevi vatandaşın MOSSAD’la teşriki mesaî halinde olduğu anlamına gelmez mi! […] Bundan daha büyük, bundan daha derin, bundan daha tehlikeli bir “Ergenekon” mu olur!” [55]
“Biz ne Yahudilerin, ne Rumların, ne Ermenilerin, ne de başka bir ırk ve milletin düşmanı değiliz. Çünkü Müslüman’ız. Müslüman demek Allah’ın yarattığı her şeye rıza gösteren demektir. [...] Diyelim ki Yahudi’ye düşmanız, o zaman, biz, “Ey Allah’ım sen bu Yahudi’yi niye yarattın?” demiş oluruz. Bu Allah’a (hâşâ) “Yanlış iş yaptın” istinadıdır, insanı dinden çıkarır.” [56]
İkinci örnek, “Yahudi = Hain” formülüyle yazan, Dönme ve Masonları Yahudilerin beşinci kolu sayan YeniÇağ yazarı İsrafil K. Kumbasar’ın 22 Temmuz 2009 tarihli makalesidir:
“Türkiye’de derin devlet Sebataycılardır. Bazıları çok sıkı “‘Müslüman’, bazıları çok sıkı “‘milliyetçi’, bazıları çok sıkı “‘solcu’, bazıları ise çok sıkı “‘liberal’ gibi görünürler. Ama hepsi gizli İsrailcidirler. Irak’ta Yahudi asıllı Barzani ailesinin liderliğindeki Yahudi/Kürt Devleti’nin temellerini Türkiye’yi yöneten Sebataycılar attı. Şimdi de […] İsrail’in “‘Büyük Kürdistan’ eyaletini inşa ediyorlar. Kenan Evren ve sebataycı/mason yapılanmanın bir eseri olan 12 Eylül darbesinden bugüne yapılan her şey bu sinsi amaca yöneliktir. Türk milleti belki çok büyük acı çekecektir. Ama ihanetin hesabı sorulacaktır.” [57]

Bu yazı dizisinin diğer makaleleri:

Hakkımız olmayan tek şey unutmaktır… 22 Aralık 2009 Salı http://ozgurlukcudemokrasi.blogspot.com/2009/12/hakkmz-olmayan-tek-sey-unutmaktr.html

Allah Aşkına, Nedir Bu Antisemitizm, Bilen Var mı? 25 Aralık 2009 Cuma http://ozgurlukcudemokrasi.blogspot.com/2009/12/allah-askna-nedir-bu-antisemitizm-bilen.html

Kırılma Noktası 1: Sol Liberal-İslami İttifak 08 Ocak 2010 Cuma http://ozgurlukcudemokrasi.blogspot.com/2010/01/krlma-noktas-1-sol-liberal-islami.html

"Salkım Hanım'ın Taneleri" mi, "Yahudi'nin Adı Yok" mu? 18 Ocak 2010 Pazartesi http://ozgurlukcudemokrasi.blogspot.com/2010/01/salkm-hanmn-taneleri-mi-yahudinin-ad.html

Bilimin Yüzümüze Tuttuğu Ayna 25 Ocak 2010 Pazartesi http://ozgurlukcudemokrasi.blogspot.com/2010/01/bilimin-yuzumuze-tuttugu-ayna.html

Antisemitizm korkusu, İsrail’in eleştirilmesine engel mi? 29 Ocak 2010 Cuma http://ozgurlukcudemokrasi.blogspot.com/2010/01/antisemitizm-korkusu-israilin.html

Kırılma Noktası 2: Dökme Kurşun Harekatı 22 Mart 2010 Pazartesi http://ozgurlukcudemokrasi.blogspot.com/2010/03/krlma-noktas-2-dokme-kursun-harekat.html

Mazluma da Zalime de (Şahide de) Kimlik Sormamak 22 Mart 2010 Pazartesi http://ozgurlukcudemokrasi.blogspot.com/2010/03/mazluma-da-zalime-de-sahide-de-kimlik.html


Kaynakça
  1. Arman, Ayşe. Bugün Pazar Yahudiler Azar. Hürriyet. 28 Nisan 2007. http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=6412949&yazarid=12
  2. Liderlerden “Yahudi Karşıtlığı” Uyarısı. TRT Haber. 3 Şubat 2009. http://www.trt.gov.tr/Haber/HaberDetay.aspx?HaberKodu=b9b34bc7-2c56-411c-ad60-db3814df636b
  3. Prime Minister Erdogan tells ADL that “Anti-Semitism Has No Place in Turkey”. ADL Pres Release. 10 Haziran 2005. http://www.adl.org/PresRele/ASInt_13/4730_13.htm
  4. Russo, Marsel. Post Gazze Antisemitizmi. Şalom. 4 Mart 2009 http://www.salom.com.tr/news/detail/11026-Post-Gazze-Antisemitizmi.aspx
  5. Tavernise, Sabrina. A Businessman’s Enterprise: Cajoling Democracy into Full Flower. The New York Times. 13 Şubat 2009. http://www.nytimes.com/2009/02/14/world/europe/14turkey.html?_r=1&scp=1&sq=Alaton&st=cse
  6. Heureux comme un juif en Turquie. Le Nouvel Observateur. Sayı 2092. 9 Aralık 2004. http://hebdo.nouvelobs.com/hebdo/parution/p2092/articles/a258245-.html?xtmc=ishakalaton&xtcr=1
  7. Albayrak, Mükremin; Hacı, Hasan. Dinî liderlerden Obama'ya: Türkiye'de barış ve huzur içinde yaşamaktan mutluyuz. Zaman. 8 Nisan 2009. http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=835026
  8. Yıldıran, İsa. “Biz Türkiye’de Gayet Rahatız”. Tercüman. 13 Aralık 2004 http://kehaberler.blogspot.com/2004/12/hahamba-ishak-haleva-tercmana-verdii.html
  9. Hür, Ayşe. Küreselleşen Anti-Semitizm ve Türkiye. Birikim. 18 Ekim 2005. http://www.birikimdergisi.com/birikim/makale.aspx?mid=62
  10. Third report on Turkey: Adopted on 25 June 2004. Council of Europe. 15 Şubat 2005 http://hudoc.ecri.coe.int/XMLEcri/ENGLISH/Cycle_03/03_CbC_eng/TUR-CbC-III-2005-5-ENG.pdf
  11. Karakoç, Abdurrahman. Uzak Görüş, İsrail Pervasız. Anadolu’da Vakit. 17 Ağustos 2004.
  12. Wiesenthal Center Urges Turkey to Condemn Antisemitic Article that Glorifies Hitler and Bin Laden (Press Release). Simon Wiesenthal Center. 23 Ağustos 2004. http://www.wiesenthal.com/site/apps/s/content.asp?c=lsKWLbPJLnF&b=4442915&ct=5849489
  13. Antisemitizme Karşı Ezberi BozmakBianet. 18 Ekim 2004. http://www.bianet.org/bianet/insan-haklari/45212-antisemitizme-karsi-ezberi-bozmak
  14. Paker, Murat. Anti-semitizme karşı bildiri üzerine. Birikim. 187:88-91, Kasım 2004
  15. Margulies, Roni. Evet “sıfır tahammül” ama nasıl? Birikim. 188:65-68, Aralık 2004.
  16. Üstel, Aziz. Yahudi düşmanı da ne demek?! Star. 9 Ocak 2009 http://www.stargazete.com/gazete/yazar/aziz-ustel/yahudi-dusmani-da-ne-demek-160995.htm
  17. Tuna, Salih. Çember daralıyor Ertuğrul. Yeni Şafak. 16 Ocak 2009. http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/Default.aspx?i=14836&y=SalihTuna
  18. Selçuk, İlhan. Amerikan Yahudisi Ne Yaptığını Biliyor mu? Cumhuriyet. 24 Ocak 2009. http://erdem43.blogcu.com/amerikan-yahudisi-ne-yaptigini-biliyor-mu-ilhan-selcuk_34369551.html
  19. Al-i İmran Suresi 113-115. Ayetler: “113. Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır. 114. Onlar, Allah'a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir. 115. Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.” Kuran-ı Kerim: Diyanet Meali. http://www.kuran.gen.tr/?x=s_main&y=s_middle&kid=1&sid=3
  20. Bulaç, Ali. Yahudi düşmanlığı. Zaman. 19 Ocak 2009. http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=805289
  21. Margulies, Roni. Yahudi Düşmanlığı ve İslam-Arap Düşmanlığı. Birikim. 186:44-48. Ekim 2004.
  22. Barokas, Yakup. Antisemitizmin varlığını ne belirler? Şalom. 28 Haziran 2006 http://www.salom.com.tr/news/detail/930-Antisemitizmin-varligini-ne-belirler.aspx
  23. Milas, Herkül. Ne kadar antisemitizm? Zaman. 17 Şubat 2009. http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=816043
  24. Tarih boyunca insanlığa düşman oldular. Millî Gazete. 1 Şubat 2009. http://www.milligazete.com.tr/haber/tarih-boyunca-insanliga-dusman-oldular-113035.htm
  25. Malic, Nebojsa. Resurrecting the Caliphate: Bosnia and Ottoman Dreams. antiwar.com. 9 Kasım 2009. http://original.antiwar.com/malic/2009/11/08/resurrecting-the-caliphate
  26. Kaplan, Yusuf. Yahudi paranoyası. Yeni Şafak. 21 Şubat 2005. http://www.tumgazeteler.com/?a=690720
  27. Karakaya, Hasan. İtiraf Ediyorum ki! Anadolu’da Vakit. 20 Eylül 2009. http://www.tumgazeteler.com/?a=4135499
  28. Müldür, Lale. Küresel kıyametçilik ve evanjelist Bush. Radikal İki. 27 Temmuz 2003. Müldür, Lale. Seçilmişlerden biri -Bush. Radikal İki. 3 Ağustos 2003.
  29. Belge, Murat. İsrail ve Dünya Kamuoyu. Radikal. 25 Temmuz 2006. http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=193894
  30. Dündar, Can. ABD'deki Musevi lobisi. Milliyet. 16 Nisan 2002. http://www.milliyet.com.tr/2002/04/16/yazar/dundar.html
  31. Kurt, Ramazan Kağan. Wall Street Tamam da Hollywood'u Yahudiler ve İsrail mi yönetiyor? Ortadoğu Gazetesi. 29 Aralık 2008. http://www.tumgazeteler.com/?a=4661225
  32. Obsession: Radical Islam’s War against the West. Filmin resmi web sitesi. Erişim: 9 Kasım 2009. http://www.obsessionthemovie.com/
  33. Erdoğan: Terörün Dini Olmaz. Beyaz Pencere Video Haber Portalı. 25 Ekim 2009. http://www.beyazpencere.com/Video/Erdogan-Terorun-Dini-Olmaz-12198.aspx
  34. Ceyhan, Zeki. Ey Yahudi, seni nasıl seveyim? Millî Gazete. 20 Ocak 2009. http://www.milligazete.com.tr/makale/ey-yahudi-seni-nasil-seveyim-111640.htm
  35. Dilipak, Abdurrahman. SOTAM / Soykırım, Tehcir, Tenkil, Tedib Araştırmaları Merkezi! Anadolu’da Vakit. 27 Nisan 2009. http://www.habervaktim.com/yazar/13626/sotam___soykirim_tehcir_tenkil_tedib_arastirmalari_merkezi.html
  36. Atsız, Hüseyin Nihâl. Abdülhamid Han (=Göksultan). Ocak Dergisi , 11. Sayı , 11 Mayıs 1956. http://www.turkcu.org/abdulhamidhan.htm
  37. Sertyüz, Fatih. Siz mi antisemit, biz mi? Millî Gazete. 24 Şubat 2009. http://www.milligazete.com.tr/makale/siz-mi-antisemit-biz-mi-115817.htm
  38. İtalyan usulü adalet. Hürriyet. 15 Ekim 1999. http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=-107774
  39. Özfatura, M. Necati. Hitler Yahudi miydi? Türkiye. 13 Nisan 2002. http://www.turkiyegazetesi.com/makaledetay.aspx?ID=144670
  40. Medved, Michael. Six Inconvenient Truths about the U.S. and Slavery. Townhall Daily. 26 Eylül 2007. http://townhall.com/columnists/MichaelMedved/2007/09/26/six_inconvenient_truths_about_the_us_and_slavery
  41. Dündar, Can. Amerikan Gözlüğü. Sabah. 6 Haziran 2000. http://arsiv.sabah.com.tr/2000/06/12/y35.html
  42. Dorin, Alexander. Die Geschichte eines Salonfahigen Rassismus. Kai Homilius Verlag. 300 sayfa, 2009.
  43. Srebrenica —Neither Massacre, Nor Genocide. Belgrade Daily Press. http://eurabia.blogse.nl/log/balkan/srebrenica-massacre-invented-by-bill-clinton-and-alija-izetbegovic.html
  44. Chomsky, Noam. Imperial Presidency. Canadian Dimension, 39:1. Ocak/Şubat 2005. http://www.chomsky.info/articles/20041217.htm
  45. Stephen, Andrew. NS Interview - Chomsky. New Statesman. 19 Haziran 2006. http://www.newstatesman.com/200606190028
  46. Williams, Ian. Response to Chomsky. Foreign Policy in Focus. 21 Ağustos 2009. http://www.fpif.org/fpiftxt/6376
  47. Williams, Ian. Response to Chomsky II. Foreign Policy in Focus. 8 Eylül 2009. http://www.fpif.org/fpiftxt/6403
  48. Kamm, Oliver. Chomsky bamboozles on the Balkans. 15 Haziran 2006. http://oliverkamm.typepad.com/blog/2006/06/chomsky_bambooz.html
  49. Papoutsy, Christos; Papoutsy, Mary. Kosovo-the Turkish Ottoman Empire Revisited? Helenic Communication Service. Şubat 2005. [Herald of Portsmouth gazetesinde 1999] http://www.helleniccomserve.com/editorial_kosovo.html
  50. Hadjidimos, Katharina. The Role of the Media in Greek-Turkish Relations. Robert Bosch Stiftungskolleg für Internationale Aufgaben. 35 sayfa, 1999. http://www.greekhelsinki.gr/pdf/Greek-Turkish-Media.PDF
  51. Güven, Fahri. “Yahudi bir beladır, Ermenistan ise ikinci İsrail’dir…” Millî Gazete. 15 Aralık 2007. http://www.milligazete.com.tr/makale/yahudi-bir-beladir-ermenistan-ise-ikinci-israildir-99975.htm
  52. Gönültaş, Nuh. “Artık Yahudilerin soykırım iddialarına karşı delillerimiz var!” Bugün. 1 Ağustos 2006. http://www.gasteci.com/yazar4777.htm
  53. Karaca, Nihal B. Antisemitizmle korkutulmak. Zaman. 8 Ocak 2009. http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=800867&title=antisemitizmle-korkutulmak
  54. Aktay, Yasin. İsrail bir propagandadan ibarettir. Yeni Şafak. 16 Ocak 2009. http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/default.aspx?t=19.01.2009&y=YasinAktay
  55. Demir, Hasan. MOSSAD'ın 17 milyar doları gerçek Ergenekon! YeniÇağ. 5 Ağustos 2008. http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=4692
  56. Demir, Hasan. Ben bir Yahudi düşmanı mıyım? YeniÇağ. 1 Eylül 2009. http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=9875
  57. Kumbasar, İsrafil K. Sebatayistler, hangi gizli emelin peşinde? YeniÇağ. 16 Eylül 2009. http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=10077

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder